Bazı markalar vardır ki bir türün ortak adı haline gelirler. Jeep bunlardan biri. Bugün Türkiye'deki birçok insan dört tekerden çekişli bütün araçlara 'cip' diyor ama aslında 'jeep' ABD menşeli bir otomobil markası. Bugünlerde 70. yaşını kutlayan 'Jeep' doğuşunu 2. Dünya Savaşı'na borçlu. Barış zamanlarının lüks, ihtişam ve statü sembolü olan, bu araç, Amerikan ordusunun 2. Dünya Savaşı'ndaki ihtiyaçlarını karşılamak için üretildi. O zaman için büyük bir yenilik ve ileri bir teknolojiydi; çatışmaların dengesini değiştirdi. Jeep'in 70 yıllık hikayesi, 1941 yılında Willys Overland'in ilk Willys MB'yi üretmesiyle başladı. Gün oldu, üzerinde İngiliz general Montgomery ile boy gösterdi, gün oldu sırtında top ile ağır Alman panzerlerine, bunkerlerine Don Kişot misali taaruz etti, gün oldu taretinde taşıdığı 50 kalibrelik Browning'le, düşman personeline zırh delici mermiler savurdu. Üretim bandı cepheye yakın ülkelere taşınarak bu ilk modelden 630 bin adet üretildi. Jeep, adını federal hükümet generali Sherman'dan alan M4 tankı gibi zırhlı değildi ama ağır zırhlıların ulaşamadığı arazilerde, cephenin içlerine kadar sızmayı başarıyordu. Jeep, kendini sivil kullanıma da uyarladı ve 70 yıllık ömründe 150 farklı modele imzasını attı. Öncü modellerden olan CJ (Civilian Jeep) serisi, kısa zamanda offroad kervanının amirali haline geldi. Jeep'in ticari dönüşümü bir başarı öyküsü. Bugünlerde savaşlarda cephenin en önünde değil, kent merkezinde ya da arazide şık hanımları ve beyleri bir statü sembolü olarak taşıyor. İlk Jeep'in cılız ve konforsuz gövdesi, artık iri kıyım, cilalı ve konforlu bir gövdeyle yer değiştirmiş durumda.
HEMİNGWAY HAYRANDI
Jürgen Zöllter ve Markus Bolsinger,
Jeep: Macera Asla Bitmez adlı kitap-albümde, markanın başlangıçtan bugüne yaşadığı dönüşümü eğlenceli anektodlar ve güzel fotoğraflarla gözler önüne seriyor. Kitapta Jeep'in bütün modelleri ve Jeep düşkünü ünlüler gibi ayrıntılar var. Jeep hayranları arasında adı geçenlerden biri yazar Ernest Hemingway mesela. Kitap bir yandan, aracın geçmişinde üstlendiği acı görevlerin her parçasına sinen ruhuyla buluşturuyor okuyucuyu, diğer yandan Japonya caddelerine, İtalyan moda merkezlerine, Detroit'teki tasarım ofislerine götürüyor.