Ortadoğu'nun
en talihsiz ülkelerinden biri Lübnan. Çok değil, bundan beş yıl önce, İsrail uçakları özellikle ülkenin güneyinde taş üstünde taş bırakmadı. Başta kent merkezleri olmak üzere köprüler, yollar, viyadükler bombalandı. Binlerce sivil hayatını kaybetti. Ama Lübnan kısa sürede küllerinden bir kez daha doğmayı başardı. Diğer Lübnan şehirleri gibi savaşın acılarını en ağır yaşayan kentlerden biri olan Beyrut'a huzurun ve gururun hakim olduğu bugünlerde gittim. Beyrutlular, savaşın izlerini kısa sürede silmeyi başarmış ve yerle bir olan kent merkezini yeniden inşa etmiş. Müslümanı, Hıristiyanı, Marunusi, Dürzisi el ele vermişler ve yıkık dökük kenti yeniden ayağa kaldırmışlar. Kentin en işlek caddesi olan Al Hamra, sabahın ilk ışıklarına kadar dinamik, yaşayan bir cadde. Ara sıra sıkışan trafiği dert etmezseniz, kendinizi Batı'nın en popüler kentlerinden birinde hissedebilirsiniz.
SAHİLLER CIVIL CIVIL
Birbirinden pahalı markaların satıldığı mağazalar, keyifle nargile tüttürülen şık kafeler, cadde boyunca ışıl ışıl parlayan vitrinler. Türkiye'de bile şubesi olmayan pahalı markaların sunulduğu dükkanlar tıklım tıklım dolu. Kentin tarihi ve turistik bölgesini kuşatan sahil yolu da gün boyu oldukça hareketli. Deniz kıyısında güneşlenenler, alabildiğine geniş yürüyüş parkurunda spor yapanlar Beyrut'u diğer Ortadoğu kentlerinden hemen ayırıyor. Yediden yetmişe herkesin fit görünmek için sahil boylarında saatlerce spor yaptığı başka bir kent görmedim ben. Genç kızlar, erkekler, yaşlılar, çocuklar, herkes sahilde. Beyrut Havaalanı'na beş dakikada bir uçak iniyor, batıdan ve doğudan. Dünyanın dört bir yanından insanlar Beyrut'un eğlenceli gece hayatını yaşamak için kente geliyor. Sadece Lübnan mutfağının birbirinden güzel yemeklerini tatmak için bile dünyanın farklı bölgelerinden insanlar Beyrut'a akın ediyormuş. Gelmekte haklılar da. Mezeleriyle, kebaplarıyla Lübnan mutfağı gerçekten her türlü övgüyü hak ediyor. Anlatılmaz! Gidilir ve hepsinden tadılır!
GÜNAHLAR ŞEHRİ
Beyrut, Lübnan'ı çevreleyen Ortadoğu ülkelerinin insanları için de bir kaçamak yeri. Biraz da 'günahlar şehri' ne ararsan var! Lüks restoranları, gösterişli barları, beş yıldızlı otelleri Körfez ülkelerinden gelen zengin Araplar dolduruyor. Yemek yemek için girdiğimiz Petit adlı panoramik restoranda batılı turist kadar Arap turist de vardı. Beyrut'ta insanın kendisini yabancı bir ülkede gibi hissetmesi imkansız. Türklere karşı özel bir ilgi ve abartılı bir sempati hakim. "Türk müsünüz?" sorusuna "Evet," dediğiniz andan itibaren herkes "Erdoğan, Erdoğan, Türkiye, Türkiye!" diye slogan atıyor. Hatta taksiciler Başbakan Erdoğan'ın hatırına bize indirim bile yapıyor. Türk olmanın avantajıyla 85 kilometre uzaklıktaki Tripoli'ye (Trablus) doğru uzanıyoruz. Dokusuyla, kokusuyla hiç yabancılık hissetmediğimiz Tripoli'de birkaç saat geçiriyoruz. Tripoli, birkaç yüzyıl Osmanlı'nın idaresinde kalmış bir kent. Çarşılar, hanlar, hamamlar. Kentin ortasında Sultan II. Abdülhamit döneninde yaptırılan zarif saat kulesi karşılıyor sizi. Tripoli'den Beyrut'a dönerken uğranılması gereken yerlerden biri de Biblos kenti. Biblos, tarihi, doğası ve deniziyle herkesi kendine hayran bırakan bir şehir. Tarihi Finikelilere kadar uzanan antik bir kent. Lübnan'ın üçüncü büyük kenti ama öyle yüz binler yaşamıyor bu kentte. Akdeniz'in kıyısında şirin bir tatil beldesi. Biblos'u çevreleyen dağların eteklerine de yeni kent kurulmuş. Beyrut'a ilişkin söylenecek o kadar söz, yazılacak o kadar ayrıntı var ki. Hepsini burada tüketmeye gerek yok. En kısa zamanda gidin ve Ortadoğu'nun yüzünü Avrupa'ya çevirmiş bu kadim kentinde keyifle birkaç gün geçirin.
BEYRUT'UN ÖTEKİ YÜZÜ
Kentin en gözde mahallerinin hemen yanındaki Burjel Barajne Kampı'nda 20 bin mülteci zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Yurtlarından kovulan Filistinliler tam 60 yıldır bu kampta hayata tutunmaya çalışıyor. Burjel Barajne Filistin kamplarının içerisinde koşulları en kötü olanı. Bir kilometrekarelik bir alanda tam 20 bin insan yaşıyor. Sokaklar daracık. İki kişinin yan yana geçmesinin mümkün olmadığı sokaklarda yaşam akıp gidiyor. Kampa Türkiye, İHH aracılığıyla yardım gönderiyor.
DİRENEN BEYRUT
Beyrut, kendisine yazılan ve dayatılmaya çalışılan kadere bütün dinamikleriyle direnen bir şehir. Beyrut'ta sokaklar hem gündüz hem de geceleri hareketli.