Sanırım dünya literatürüne yeni bir tanım getirildi. TBMM Adalet Alt Komisyonu'nda kabul edilen, ancak TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi seçimden sonraya, yeni yasama dönemine kalan cinsel istismar suçlarına verilecek cezalara ilişkin değişiklikler içeren 'Hadım Yasa Tasarısı'nda ani ve kesik istismar için ceza indirimi öngörülmüş. Bu tanım, Yargıtay önerisi olarak gelmiş. Şaşırdım mı? Hayır, çünkü geçen yıl bir toplantıda, Yargıtay'ın daire başkanlarından biri "Ama hocam, siz çocukları bilmiyorsunuz. Bazı kızlar öyle baştan çıkarıcı oluyorlar ki," dediğinden beri şaşırmıyorum. Çünkü bütün bir yıl boyu katıldığım panellerde karşılaştığım hakim ve savcıların, çocuk denilince sadece yedi yaş altını çocuk saydıklarını, hele 12 yaşına gelmiş kızların kadın olarak rıza göstereceklerini, hatta cilveli olacaklarını ileri sürdüklerini duyduğumdan beri şaşırmıyorum. Bu görüşlere, erkek egemen görüş demek bile garip geliyor. Çocuk ve kadınların cinsel istismarı üzerinden siyaseti ise hiç anlamıyorum.
İDAM MI?
Her çocuk tacizinden, her tecavüz ve her öldürülen kadından sonra basınla birlikte tüm ülke ayağa kalkıyor. Sonra unutuyoruz. Son zamanlarda olanlardan sonra aynı şeyi yaptık. Ardından basın, idam cezasına ilişkin anketlere başladı. Bu arada hazırlanan bir yasa tasarısı vardı. O tasarı bize 'hadım yasası' diye tanıtıldı. Biz de bu sefer oraya takılıp kaldık. Şiddeti şiddetle yok edeceğimizi sanarak, yasanın diğer tarafları ile ilgilenmedik. Aslında zaten bize soran da olmadı. Hatta konu ile ilgili uzmanlık derneklerine, bu konuda çalışan STK'lara da danışılmadı. Cezaları artıracağız diye ortaya çıkan tasarı, fark etmeden istismarcıları korumaya yönelik bir şekle giriverdi. Cezalar artıyor gibi görünse de, tecavüz dışındaki istismar suçlarına yönelik olan cezalar azalıyor. Suçun, 'ani ve kesik hareketlerle işlenmesi' durumunda ceza indirimi getirilmiş. TV'de karşılıklı konuştuğumuz tasarıda imzası olan milletvekili, bu önerinin Yargıtay tarafından getirildiğini ve otobüslerdeki 'fortçuları' korumak, ağır ceza almalarını engellemek için olduğunu söyledi. Kast edilen, kısa süreli elle ya da vücutla temasın ağır ceza almasını engellemekmiş ve sadece 'fortçular' için geçerliymiş. Ama maddede bu yazmıyor. Cezası beş yıldan 10 yıla kadar olan bir suçun, yorumlamaya göre, üçte birine kadar azaltılmasına olanak tanıyor. Beden ve ruh sağlığının bozulması maddesi kalkıyor. Çünkü istismara uğrayan kişinin beden ve ruh sağlığı kesinlikle bozulur. Ama bu madde kalkınca başlangıç cezasının artması gerekiyor. Oysa artmış gibi görünen ceza, ağırlaştırıcı etken de kaldırılınca aslında azalıyor. Ensest ayrı bir madde olması gerekirken, araya sıkıştırılıvermiş ve 15 yaşla sınırlanmış. Erken yaşta evlenmeye zorlamaya ceza konulmuş ama çocuklarla evlenenlere yaptırım unutulmuş. Kimyasal kastrasyon en büyük çözüm gibi sunulmakla birlikte, uygulamasında birçok sorun var ve bu konularda açıklık yok. Bu uygulama soruna kesin çözüm getirmeyeceği gibi, toplumun tüm öfkesini giderecek sanıldığı gibi bir hadım olmadığı da kesin.
SESİ DUYULMAYANLARIN SESİ OLMAK
Birçok uzman derneği, hukukçu, bu konuyla ilgilenenler, sivil toplum örgütleri bu ülkede çocuklar istismara uğramasın, küçük yaşta evlendirilmesin, kadınlar cinsel saldırı ya da cinayete kurban gitmesin diye çaba gösteriyor. Kanunlar insanları korur mu? İnsanlar kanunları, mağdurları korumak için oluşturur. İnsanları insanlar koruyabilir. Çocuklara kadın gözüyle, kadınlara cinsel obje gözüyle bakmanın doğal olmadığı, bunları yaratan düşünce sistemlerinin kabul görmediği ve tüm bunların yasalara yansıtıldığı bir toplum olmak için, sesi duyulmayanlara ses olmaya katılmaz mısınız? Bir gün, sesi duyulmayan çocuk sizin olabilir, bir gün sesini duyuramayan kadın siz olabilirsiniz, bir gün kendinizi başkalarının sesini duymadığı için pişman olan erkek olarak bulabilirsiniz. Yasalar çıktıktıktan sonra uygulamalara kızmak, şikayet etmek yetmiyor. Sesi duyulmayanlar için, kendiniz için, aileniz için gerçek ve güçlü bir ses olabilmenin şimdi tam zamanıdır.