11 mayıs
2010, Salı. Tünel'de peşi sıra iki etkinlik var. Önce Building'de 29 Mayıs'ta gerçekleşecek Miller Freshtival'ın basın toplantısı. Arkasından, "Tünel meydanında bir evde," diye gizemli bir tarife sahip mekanda mor ve ötesi'nin albüm tanıtımı. Gazeteciler, dergiciler ve televizyoncular saat 21:00'de Building'den çıkıp, "Ayakkabı çıkarılıyor mudur?" geyikleriyle yeşil kapılı bu eve varıyor. Ev güzel, ikramlar şahane. Harun Tekin (vokal-gitar), Kerem Kabadayı (davul), Burak Güven (bas gitar), Kerem Özyeğen (gitar) konuklarla sohbet ediyor. Fonda başka grupların şarkıları çalıyor. Sonunda birileri, "Hadi artık sizinkini dinleyelim," deyince grubun uzun süredir menajerliğini üstlenen Can Sertoğlu ile Harun Tekin kısa bir konuşma yapıyor ve ardından
Masumiyetin Ziyan Olmaz çalmaya başlıyor. Aklıma altı yıl önce
Dünya Yalan Söylüyor albümünü yayınlamadan bir gün önce Bronx'ta yaptıkları mütevazı, özel dinletim geliyor. Bir gazeteye öncelik verdiklerinden albümü ilk dinleyen isimlerden biriydim ve koşa koşa eve gidip "Gürültü kopacak!" başlıklı bir yazı yazmıştım. Şimdi 2010 yılında, bu evde 20-25 kişiyiz. Grup milyonlar tarafından tanınıyor ve seviliyor. Etrafta dolaşıp servis yapan garsonlardan bir kağıt rica edip notlarımı almaya başlıyorum.
Masumiyetin Ziyan Olmaz çalmaya başladığında niye bilmem 'yazlık' hissi geldi aklıma. Yazlıkta olmak, yazlık anıları, yazlık arkadaşlıkları, yazlık aşkları... Belki de son şarkı
Bisiklet'in etkisi olmuştur.
Bisiklet'te bir Bulutsuzluk Özlemi rüzgârı esip geçiyor. ("Bas pedalı bas gökyüzüne" kısmında.)
mor ve ötesi'nin klip şarkısı
Yorma Kendini'yi birkaç gün önce izlediğimde irkildim. Onları ilk defa böyle bir konsept içinde (kızlar mızlar) ve böyle enerjik gördüm. Önce Harun Tekin'in masajlı sahnesi bir garip geldi, keza Burak Güven'in çileği fırlatması da. Ama sonra güldüm (iyi anlamda). Kerem Kabadayı'nın sansürlü sigarası süperdi.
Klipte neye işaret ettikleri hakkında bir tahminim oldu ama her mor ve ötesi şarkısında olduğu gibi bunda da tam olarak emin olamadım. Grubun yıllardır böyle bir sürprizi var. Şarkıları farklı yönlere çekebiliyorsunuz. Bir şarkılarını aşk şarkısı diye dinleyip sonradan politikadan bahsettiklerini görebiliyorsunuz. (Ya da ben bir sersemim.)
Bir istisna;
Festus'ta neye işaret edildiği çok net: "Kim miyim?/ Emniyette bir zenci/ Yaşar mıyım? /Şansım yüzde 50."
Klibin hoşuma giden tarafı, mor ve ötesi tarihinde bir ilki barındırıyor olması. Harun Tekin ilk defa gitarın arkasına saklanmayı bırakmış. Ve ne kadar iyi etmiş. Meğer kendisinde Chris Martin'inkine benzer bir sahne enerjisi varmış. Acaba neden buna daha önce uyanmamış?
İlk defa grupla konuşmadan bir mor ve ötesi albümü hakkında yazı yazıyorum.
En çok
Korkma, Meksika, Araf, Camgezer, 2012 ve
Bisiklet'i sevdim.
2012'de hafiften
Bir Derdim Var tadı var.
Albüm kendi şirketleri Rakun'dan çıktı. Prodüktör, Tarkan Gözübüyük.
Genç nüfusun bu seferki mor ve ötesi albümünde sözlüğe başvurma sebepleri 'münafık' ve 'mahir' olacak. ("'Mahir'i de bilmeyen olur mu?" demeyin, olur.)
Beş-altı ay kadar önce, nostalji yapıp
Gül Kendine'yi dinlerken bir kez daha anlamıştım ki, mor ve ötesi'nin gitar melodileri çok çok güzel. Bu düşüncem değişmiyor.
mor ve ötesi çok istikrarlı bir grup. Müzikleri hiç keskin dönüşler yapmıyor. Birlikte çalıştıkları isimler de değişmiyor. O ekibe uzun yıllar birlikte çalışacakları yeni isimler ekleniyor.
Kaçıncı albüm oldu, kartonette 'söz ve müzik'in karşısında yazan şey değişmedi (mor ve ötesi). Gerçekten grup olmak böyle bir şey mi? Bu insanların egosu nasıl bu kadar ehlileştirilmiş? Her şeyi eşit olarak mı yapıyorlar? Tam olarak bilemiyorum.
İddia etmiyorum ama Türk rock grupları içinde en terbiyeli dört adam mor ve ötesi üyeleri olabilir. Yıllar içinde bir fenalıklarını görmedim.
Albümde "Teşekkürler" kısmından anlaşıldığı üzere grubun iki Kerem'i de evlenmiş. Ömür boyu mutluluklar.
İyi ki 90'larda
Yalnız Şarkı'yı duyup, "Bu iyi bir grup galiba," demişim. İtiraf etmemde bir sakınca yok: mor ve ötesi'ni seviyorum. İyi ki varlar.