Pislik herif.
İğrenç şey,
Ayyaş it,
Antifrizci…
Yok yok, anzolotçu…
Terbiyesizin önde gideni,
Karaktersiz,
Soysuz,
Ahlaksız,
Mayası bozuk,
Kalıpsız,
Kaplamasız,
Tuzsuz,
Denyo,
Öküz,
Hıyar…
Her gün aramızda bu sıfatlarla dolaşan niceleri var değil mi?
***
Haberleri izleyince adamları ter bastı.
Kimi yedi ceddine Fatiha okudu kimi de, ekrana tükürdü.
Kadına her türlü şiddetin lanetlendiği günlerde Başbakan'ın eşi
Emine Erdoğan'a haddini aşan sözlerle saldırmıştı CHP'li
Kamer Genç.
Yaptığı ne adamlığa ne de CHP'ye yakıştı.
Ayıp etti.
Üstelik dünyaya rezil olduk.
Adam içince sapıttı…
Sapıtınca
Japon Büyükelçiliği'nin altını üstüne getirdi…
***
Çirkef adam Japonya'nın Milli Gün Resepsiyonu'nda konuşan
Emine Erdoğan'a karşı büyük saygısızlık yaptı.
Sonra Bakan
Taner Yıldız'la tartıştı.
Aslında ilk terbiyesizliği değil bu.
Daha önce de Bakan
Fatma Şahin'e hakaret etmiş, ziyaretine giden başörtülü kızlara terbiyesizce sataşmıştı.
***
Bu çirkin saldırıyı
Sözcü, Karanlık Oda, Hürriyet gibi malum matbuat
"Kamer Genç'i tartakladılar" diye vererek ikinci bir saygısızlığa imza attı.
Rezile sahip çıktılar yani.
Terbiyesizliğinin üstünü örttüler.
Hürriyet utanmadan bu terbiyesizi
'mağdur' gösterebildi.
Hani kadına şiddet yoktu?
Ey CE HA PE!..
Takiyeci CE HA PE…
Aloo!..
Duydunuz mu?
Huu!..
***
Kamer Genç bu seviyesizliği Emine Erdoğan'a değil de
Selvi Kılıçdaroğlu'na yapmış olsaydı feministler çoktan kıyameti koparmıştı.
CHP'li kadın vekiller, kadın dernekleri neredesiniz?
***
CHP içinde olayı kınayan adam gibi adamların varlığını görmek biraz olsun içimizi rahatlatıyor.
Bakın CHP eski PM Üyesi
Korkmaz Karaca ne demiş:
Eski CHP'nin bir dönem en genç parti meclisi üyeliğini yapmış bir yönetici ve işadamı olarak, Kamer Genç'in, Sayın Başbakan'ın eşi Sn. Emine Erdoğan'a yaptığı saygısız ve rezil davranıştan utanç duydum.
Eğer bu CHP yönetiminde ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun mayasında bir parça delikanlılık var ise derhal bu sarhoş adamı partiden ihraç etmelidir.
***
Hintli bir ermiş
Ganj Nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş.
Ve öğrencilerine,
"Neden birbirimize bağırırız?" diye sormuş.
Biri,
"Sükunetimizi kaybederiz" deyince, Ermiş,
"Öfkelendiğimiz insan yanımızda ama.
Söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?" demiş.
***
Cevabını kendi vermiş:
"Öfke kalpleri birbirinden uzaklaştırır.
Kalplere ses duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırız.
Çok öfke çok mesafe demektir.
Mesafe uzayınca bağırma da artar."
***
Ya birbirimizi seversek?
Sakin konuşuruz.
Çünkü kalplerimiz yakındır.
Daha çok seversek?
Konuşmayız, fısıldaşırız.
Kalpler daha da yakındır.
Bir süre sonra bakışlar konuşur.
Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin.
Aksi takdirde öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz…
***
Kıssadan hisse işte...