İzmir şehri, kadim bir şehirdir. Sahici bir İzmir eleştirisi yapabilmek için, önce değişen İzmir'i tanımak ve anlamak gerekir. Bugünlerde çok sık, İzmir'in kimliğini yitirdiğinden yakınanların, dışarıdan baktıkları İzmir'e; sevgilerini, duydukları kaygıyı çok iyi anlıyor ve eleştirilerine saygı duyuyorum. Ama o seslerin, İzmir'i az tanıdıklarını düşünüyorum.
Evet, eleştirilerdeki temel bazı başlıklara katılıyorum. Örneğin, şu an İzmir aşığı bir gazeteci olarak, rahatlıkla vurgulayabilirim ki; "İzmir hak ettiği yerde değil."
Ama Prof. Dr. Fuat Keyman'ın deyimiyle, "Mazeretsiz kent: İzmir"in, şu anda hak ettiği yerde olmayışı, kısa süre sonra hak ettiği yere gelemeyeceği anlamını taşımaz. İzmir; taşıdığı tüm olanaklar; Türkiye'nin hiçbir kentinde olmayan büyüleyici, dev tarihsel mirası; muhteşem doğal güzellikleri; farklı dinlerden, farklı dillerden insanların, barış içinde, inanç özgürlüğü şemsiyesi altında, birlikte paylaştığı zengin kardeşlik geçmişi; özgürlük duygusu, yaratıcılığı, tasavvufun tüm renklerinin birikimi; insanlarının girişimci değerleri; bu köşede sıralamaya yetmeyecek kadar çok sayıda özelliğiyle; Türkiye'de geleceğin en parlak kentidir. İzmir, kendisini her zaman yeniden inşa etmeyi, tanımlamayı, sahici şekilde başarmıştır.
***
İzmir, bazen
'at gözlüklü' dönemler yaşamasına; kısır süreçlere, kendi çıkarlarını şehrin çıkarları olarak sunmaya meraklı
'egolara' mahkum olmasına rağmen, kendisini her zaman yeniden kurguladığında yeni yollar açmayı, yeni yollar bulmayı başarmış bir şehirdir.
Ayrıca İzmir'in bugününden geleceğine uzanan serüvenine baktığımızda, çok daha ışıltılı günlerin, çıtası çok yüksek bir beklentisinde olmamız; şehrini seven her İzmirlinin, hepimizin hakkıdır. Bugün birinci sayfamızdan detaylarıyla sunduğumuz, Başbakan
Tayyip Erdoğan'ın, İzmir'e değer veren yaklaşımı ve hükümetin son 10 yılda, şehre yaptığı büyük yatırımlar, gerçekten çok umut vericidir. Türkiye'nin özel şehri İzmir ve Ege'ye yapılan yatırımlar, bölgemize konan en ufacık tuğla bile; bu şehrin ve Ege'nin sıcakkanlı, içten insanlarını, sevindirmektedir. Her çaba, koşulsuz bir övgüyle, sevgiyle, saygıyla karşılanmaktadır. Çünkü İzmirli, şehrinin aşığıdır... Çünkü Egeli, bölgesinin sevdalısıdır...
İzmir'de
'kentliler ile kent arasında kurulan' 'aidiyet köprüsü'; dikkat çekici şekilde, Türkiye'nin birçok şehrinden farklılık içerir... Sakın yanlış anlaşılmasın, bu somut durum tespiti; bir şehir milliyetçiliği içermez. Çünkü şehrin kendisi bunu yaratır.
***
İnsanlar ile şehir kucaklaşır. Çünkü
Atilla İlhan'ın dediği gibidir:
"İzmir şehri yağmurlu bir şehirdir
yağmur çilerken çocuk gibi içlenir
yum gözlerini hele bir tahayyül et
hani-derd-ü gam içre perişan-yıldızlar gökte
hani her akşam Bostanlı'dan öte."
Demek istediğim özünde şu: Üzülmeyin, İzmir'in geleceği çok parlak.
İzmir bu parlak geleceği için, üstüne düşeni yapar, yapıyor, yapacaktır...
EXPO'yu kaybettik, diye yakınmak da gereksiz... Önemli olan bir süre sonra, İzmir'in nice EXPO'lar ve benzeri organizasyonları, düzenleyebilecek evrensel standartlara ulaşmasıdır. Önemli olan İzmir'in,
'marka kent yaklaşımıyla' birlikte,
'yaratıcı kent' kimliğiyle; yakın gelecekte bu evrensel standartlar zemininde yükselerek; İstanbul'dan sonra Türkiye'nin ikinci küresel kenti olabilmesidir. Önemli olan İzmir'in, insan kaynağına yakışacak şekilde, Ege Bölgesi'ni gerçek bir kent havzası gibi sarıp sarmalayarak; bölgenin tümüyle kucaklaşması, bunun farkındalığını taşımasıdır. İzmir
'evrensel bir zemine' oturduğunda; özellikle
'anahtar sektörlerdeki atılımıyla' da; şehir ekonomisini hayal edilemeyecek düzeyde güçlendirecektir. Üniversiteler kenti olmaya aday İzmir;
'ileri teknolojiye dayalı sanayilerde', 'yenilenebilir enerjide', 'turizmde', 'lojistikte', 'tarım ve tarıma dayalı sanayilerde'; kendisine çok yönlü büyük yollar açacaktır. İzmir'i merak etmeyin. Büyük ve kadim bir şehirdir...