Başlık, İzmirli Bülent Şenocak'ın ilk romanının adı.
Köklerinde sanayicilik ve işadamlığı olan, Ege Genç İşadamları Derneği'nin kurucusu ve ilk başkanı Bülent Şenocak, yazarlığa ve yayıncılığa hep ilgi duyan değerli bir isim.
Bu heyecanı, onu yıllar önce tam bir kültür adamlığına soyunarak, İzmir'de Şenocak Yayınları'nı kurmaya yöneltti. Yayıncılığa çok değer verdi, İzmir'de ayakta kalmak ve geliştirmek için ciddi mücadele etti. Yatırım yaptı ve yayınevini önemli onlarca kitabıyla birlikte bugünlere değer üreterek getirdi.
Şenocak'ın bir yazarlık serüveni de var. Daha çok araştırmacı yazar kimliği. Hatta yıllar önce bendeniz, İzmir Kent Kitaplığı'nın kuruluş serüveninde, bir grup dostla birlikte İzmir Yayıncılık'ın başındayken, sevgili Bülent Şenocak "Levant'ın Yıldızı İzmir" adlı nefis bir kitap dosyasını önümüze koymuştu. Biz basmayı istemiştik, ama sırada öyle çok kitap vardı ki; sevgili Bülent Şenocak'ı uzun süre beklettik. Sonunda Şenocak, haklı olarak sabredemedi; Şenocak Yayınları'nı kurarak ilk kitabını oradan yayınladı. Bu nedenle her karşılaşmamızda, espri yapar; "Bak bu saatten sonra, senin yüzünden bir de yayınevi sahibi oldum" diye.
BİR KÜLTÜR ŞOVALYESİ
Aslında her işte bir hayır vardır; çünkü Şenocak Yayınları, İzmir'den yaşamayı ve değer üretmeyi başaran, İzmir'in kültür sanat hayatına ciddi katkı getiren işlev üstlendi. Şenocak da, bir kültür şövalyesi gibi, bu yükü omuzlarında taşımayı bildi. Sonra aynı Şenocak "İnsanlaştırılan Tanrı" adıyla da, az yorumlanan bir konuda, nefis bir felsefi deneme kitabı yayınladı.
Gelelim yeni kitabına. Okumaya başladığım zaman beni içine çekti.
Yazar, yine 'araştırmacı' kimliğini kullanmış.
Roman 3 Mayıs 1876 yılında Selanik'te başlıyor.
"Saatli Cami'nin minaresinden yükselen ezan sesi, yamacın yukarısına yayılan Müslüman mahallesinde yankılanıyordu."
İlk roman cümlesi, kitabın heyecanını ve nerelere ulaşacağını yansıtıyor. İlerleyen sayfalarda 16 Mart 1920 İstanbul'una geliyoruz. Selanik'ten Malta'ya kadar uzandığımız bir serüven yaşıyoruz.
Sade, ama güçlü bir dil, aynı oranda akıcı ve ustalıklı. Henüz okumayı bitirmediğim için yazdıklarımı bir değerlendirmeden çok bir duyurma olarak tanımlayabilirim. Romanı ilk kez, her zaman yazı serüvenine çok saygı duyduğum usta yazar Yılmaz Karakoyunlu okumuş.
Onun değerlendirmesi de beni çok etkiledi. Adını koyduğu romanı okuyunca şunları yazmış:
"Düş Yollarda Kırıldı'nın ilk yazımını okurken çok etkilenmiş ve daha ilk sayfalarında etki alanına girmiştim. Sözcüklerin ruhunda, yazarın düş gücünü ve yazım disiplinini duyumsatan bir ebedi ustalık vardı. Bir zengin tarih ve şiir varlığının bütünleşen görkemine tanık oluyordum. Okuyanı ıstıraplı yıllardan çekip çıkaran bir dehliz derinliği var bu romanda. Meşrutiyet yıllarındaki istekli ve kararlı duygularla çerçevelenen olaylar, bir romanın duygusal zemini olarak değerlendiriliyordu. Bu değerlendirme az bulunur bir edebi tat bağışlıyor okuyucuya."
HAK ETTİĞİ YERİ BULMALI
izmir'de Bülent Şenocak gibi çok değerli yazarlar var.
Kendi adıma, onların kitaplarının okuyucu ile buluşmasına vesile olmayı bir görev sayıyorum. Bu paylaşımı hak eden çok sayıda kitap da masamda duruyor. Onları da en kısa zamanda siz okurlar ile paylaşacağım. Sevgili Bülent Şenocak'ı içtenlikle kutluyorum.
Hem İzmir'de ciddi sürdürdüğü, kaliteli, nitelikli yayıncılık serüveni için, hem de yazarlığında ulaştığı bu anlamlı nokta için. Umarım Şenocak'ın bu ilk romanı ulusal boyutta hak ettiği yeri bulur ve sevgili okuyucularla buluşur.
Yolu açık olsun...