|
 |
 |
 |
|
|
 |  |
  |
|

Tom Perkins'le bir akşam
Maltese Falcon adlı "Süper yelkenli" nin sahibi Tom Perkins'e teslimi için düzenlenen davete katıldık. Sabah okurları bu tekneyi iyi tanıyor. Tersanedeki günlerinden başlayarak bu teknenin yapım aşamalarını hep haber yaptık. Dünyanın en gelişmiş ve en büyük yelkenli teknesini denizcilik dünyası Sabah'tan izledi. Ben bu teknenin Türkiye'de yapılmasını çok önemsedim. Çünkü Türkiye'de yapılmış en pahalı sanayi ürünüydü. Müthiş bir işçilik ve müthiş bir teknolojinin bileşkesiydi. Dünyada eşsizdi ve "Türk malıydı." Bu nedenle törene gittim. Törende Sabah'ın sahibi Turgay Ciner'le tekneyi hayranlıkla seyrederken Tom Perkins yanımıza geldi. "Sizi biliyorum. Rupert Murdoch sizden çok bahsetti" dedi ve başladı anlatmaya. Herkesin "Çok soğuktur, kasıntıdır, kimseyle pek konuşmaz" dediği adamla hararetli bir sohbet yaptık.
TÜRKİYE'Yİ TANIYOR Öncelikle çok ilginç bir şey öğrendim. Dünyanın en zengin adamlarından biri olan, çeşitli alanlarda büyük yatırımları bulunan Tom Perkins'in Türkiye ile tanışıklığı bayağı eskilere dayanıyor. Perkins 1954 yılında bir yıl süre ile Eskişehir'deki askeri üste görev yapmış ve o gün bugündür Türk ve Türkiye hayranı. Dünya denizlerinde tek olan dünyanın en gelişmiş teknesini yaptırmaya başlamadan önce Almanya, Hollanda ve İtalya'da dünyanın en iyi tersanelerini dolaşmış. "Gerçekten çok iyi tersanelerdi. En iyiler arasındaydılar" dedi Perkins. Ama sonra Tuzla'ya gelmiş. "Çünkü en iyisi burasıydı" diyerek. 4 yıl boyunca daha önce hiç kullanılmamış teknolojileri bir anlamda "icat ederek" Türkiye'de uygulamışlar. Perkins, "İşçiliğiniz, mühendisliğiniz, imalat teknolojiniz bir harika. Eşsiz diyebilirim" dedi ve ekledi "Ama..."
BÜROKRASİ REZALETİ İşte o ama felaket. "Bürokrasiniz gelişmiş dünyanın belki 20, belki 40 yıl gerisinde" dedi. Ve yarım saat bürokrasiden yakındı. Teknenin yurtdışından gelen her bir parçası için gümrüklerde müthiş sıkıntı çekmiş. "Rüşvet isteyen olmadı. Yolsuzluk vardı da demem mümkün değil. Ama işleri zorlaştırmak için müthiş bir çaba gösterdiler. Bazı parçaları gümrükten çekmemiz haftalar sürdü. Yarın Türkiye'den ayrılıyorum ve teknemde yataklarımın çarşafları, çatal bıçaklar, tabaklar 4 haftadır gümrükte takıldı. Yarın bunlar olmadan yola çıkacağız. Size samimi bir şey söyleyeyim eğer bürokrasinin üstesinden gelebilirseniz Türkiye'yi kimse tutamaz" dedi. Sonra da bizi tekneye davet etti. Törene katılan Deniz Baykal'la birlikte küçük bir motorla tekneye geçtik. Hayatımda daha etkileyici bir tekne görmedim. Bütün sistemleri bir kişi tek bir kumanda masasından kontrol edebiliyor. Yani 88 metrelik 3 direkli 15 yelkenli tekne tek kişi tarafından idare ediliyor. Dokunmatik ekranlarla yelkenleri indirip kaldırabiliyor, direkleri döndürebiliyorsunuz. Rotayı verdiğiniz zaman otomatik pilot optimum rüzgara göre her şeyi kontrol ederek sizi gideceğiniz yere götürebiliyor. Tüm bunları bir kişi yapıyor.
TÜRK İŞÇİLİĞİ MÜZELİK Perkins'e "Eğer bu sistemler olmasaydı bu işleri yapmak için kaç kişi lazımdı" diye sorduk. "En az 75" dedi ve kumanda masasının konsolunu gösterdi. "Burada 110 ayrı metal parçayı birleştirerek tek bir konsol yaptılar. Ama hiç kimse birleşme yerlerini göremiyor, bulamıyor. Yekpare gibi. Bunu Türk işçileri yaptı. Bu bir sanat eseri ve aslında bir müzede durması gerekir" dedi. Son derece şık ve zarif iç dizaynında bütün işçilik Türkiye'de yapılmıştı. Tom Perkins "Kusursuz bir tekne oldu. Bunu ilk defa görüyorum. Her şey olması gerektiği gibi ve çalışıyor" dedi. Perkins'e teknenin fiyatını sordum. "Almanya, Hollanda veya İtalya'da yapılsaydı yaklaşık 120 milyon Avroyu bulacaktı" dedi. "Peki burada ne kadara mal oldu" dedim. "Ben iyi pazarlıkçıyımdır. Yarısından biraz fazla gibi. Daha ucuza ve daha kaliteli" dedi. Bu muhteşem teknenin Türk yapımı olmasıyla gurur duyduk. Tekneyi yapan Yıldız Tersanesi şimdi benzer bir teknenin 120 metreliğini yapmaya hazırlanıyor. Ellerine sağlık diyorum. NOT: Tom Perkins'in yanından ayrıldıktan sonra Başbakanlık Müşaviri Mehmet Akif Beki'yi aradım. "Dün Türkiye'de yatırımcıları toplayıp Türkiye'ye yatırım yapmalarını istediniz. Dünyanın en büyük yatırımcılarından birisi ise az önce Türkiye'deki bürokrasiden yakındı. Bu adam sizin davet ettiğiniz yatırımcıların arkadaşı. Ve bize söylediklerini onlara da söyleyecektir mutlaka" dedim. "Bir yandan iğneyle kuyu kazıyoruz. Bir yandan kaşıkla dolduruyoruz" dedi. Beki konuyu Başbakan'a iletmiş. Bir saat içinde sorun çözüldü ama asıl olan bu işi kökünden çözebilmek.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|