Galatasaray'da Başkan yok.. Yani kâğıt üstünde var da, ülkenin gelmiş geçmiş en başarılı kulübünü yönetecek çapta biri yok.
Galatasaray'da Futbol Şubesi'nin sorumlusu yönetici yok.. Kâğıt üzerinde Başkan'ın kardeşi görünüyor. Ama o futboldan hiç anlamaz.. Bu yüzden yönetsin diye, arka arkaya iki seçim kaybeden Alp Yalman atandı. O da ortaya çıkmaz. Hayalet.. Koskoca Galatasaray da uzaktan kumanda ile yönetilmez. Ortada bir "Cisim" olsun diye, hayatı boyu bir kaç gün çanta taşımış olma dışında kulüple ve yöneticilikle ilgisi olmayan biri göstermelik kondu..
Galatasaray'da Teknik Yönetim de yok.. Hayat boyu alt yapıdan öte gitmemiş birine takım teslim edildi. Yanında futbolu bilen ve önündeki maçı okuyan bir yardımcısı vardı. Kovuldu. Galatasaray camiasının en antipatik adamı, o da zerre futbol bilmeyen birisi, sırf Alp Yalman'ın arkadaşı diye kulübeye yerleştirildi.
..Ve son lig maçında bir kere daha görüldü ki, Galatasaray'da "Taraftar" da yok..
Yıllar önce, Fenerli medyanın dolduruşuna gelerek, takımın kaptanı ve yıldızı Arda Turan'ı her maçta yuhalayarak kaçıran sözüm ona taraftar güruhu, bu defa da, bir başka yürekten Galatasaraylıyı, takımın hakem bitiş düdüğünü çalana dek yenilgiyi kabul etmeyen ateşçisi, en çok koşan, en çok savaşan, arkadaşlarını da coşturan, kendisine yapılan haince muamelelere rağmen, 18 senedir kulübünü terk etmeyip, gönderildiği zilletlerde dahi sabırla bekleyen, o tribününün toplamından daha Galatasaraylı, Sabri'yi ıslıklamaya başladı.
Çünkü o güruh oraya maç izlemeye, takımın arkasında durmaya, hele düşüş anlarında cehennemi destekle ayağa kaldırmaya değil, ille de birini bulup yuhalamaya, öylece tatmin olmaya, boşalmaya geliyor.
Galatasaray sezonun en güzel futbolunu oynar ve "Ben bu maçı kazanacağım" diye ilan ederken, önlerindeki oyunun farkında olmayan bu zehir mikropları, Sabri'nin ardından Kaptan Selçuk'u da ıslıklamaya başladılar. İyi mi?.
"Ali Sami Yen Cehennemi" o stadın yıkılması ile bitti, Büyük Galatasaray camiası..
O dünyayı kıskandıran seyirci, statla birlikte yok oldu..
Arena'da şimdi kendi takımlarını yiyen mikroplar var. "Ali Sami Yen" adını da üç kuruş için silenlerin "Arena"sı şimdi rakiplerin cenneti..
Bir daha yazayım, okusun o reziller..
Ali Sami Yen, cehennemdi.
Arena, deplasman cenneti oldu sayenizde..
Galatasaray'ın kaderini Fenerli medya belirliyor.. Kimi tehlikeli görüyorlarsa, onu hedefe oturtuyorlar.. Tribün mikropları da gaza gelip onu ıslıklamaya başlıyor..
Kafalarında kim için "Bu iş başında kaldığı sürece Galatasaray bir şey olmaz" diyorlarsa, onu övmeye, alkışlamaya başlıyorlar.
İşin acısı, Galatasaraylı (!) yazarlar içinde de bu tezgâha gelenler var. Sanki kulübün maaşlı yazarı imiş gibi, idari ve teknik yönetimi yere göğe koyamayan öyle yazılar yazıyorlar ki, Fenerli okurlar bayram yapıyor.. Çünkü, bunların kalması en çok kendi takımlarına, Fener'e yarar, biliyorlar..
Şimdi Başkanı yok.. Yönetimi yok. Teknik yönetimi hiç yok.. Tribünlerine hainler hâkim Galatasaray'ın ikinci yarıda başarılı olma şansı var mı?.
Saklansın Alp!. Otursun inşaatçı kardeşler tepede.. Karagöz perdesindeki "Göstermelik" gibi ortalarda boş dolansın Levent!. Futbol cahili Riekerink ve daha da cahil Ayhan, otursun kulübede, boş gözlerle oyunu seyrederek.
..ve de yuhalasın, ıslıklasın, o taraftar bozuntusu, bunca rezilliği yaratanları değil, o rezillik içinde Galatasaray forması için ölesiye çırpınanları bulup "Sana mı kaldı, batan kulübü kurtarmak" dercesine..
Ama günah hiç birinin değil.. Günah, tüm bunlara yol veren, göz yuman Kongre'nin.. Günah, ayda bir Suada'da toplanıp, yiyen içen ve keyif yapan sözüm ona "Divan"ın.. Hele de alenen resmen Ada işgalcisinin avukatlığını yapan başkanı ile, güya "Olgunlar Meclisi" Divan'ın..
Yani, dostlarım..
O yok, bu yok.. Aslında "Galatasaraylı" yok, Galatasaray kulübünde..