Türkiye'nin karanlık tarihi konusunda devlette görev yapanlar pek konuşmaz. Bugüne kadar çıkıp konuşanlar da suya sabuna dokunmayan şeyler söyledi. Oysa bu ülke, özellikle 1960 darbesinden sonra inanılmaz tezgâhların kurulduğu, kirli operasyonların yapıldığı bir arenaya dönüştürüldü.
70'li yıllara darbe ve sağ sol kavgasıyla girildi ve 5 bini aşkın insan yaşamını yitirdi. Suikastlar, toplu kıyımlar yaşandı. 80 darbesine rağmen 90'larda da durum değişmedi. Sahne laik aydınlara suikastlar ve PKK terörünün yükseltilmesiyle açıldı. Toplumun sinir uçlarını harekete geçirecek onlarca girişim yapıldı. Ama hiçbirini bugüne kadar aydınlatamadık.
Soğuk savaş dönemini fırsat bilen iç ve dış statüko el ele vermiş ve ülkeyi kan gölüne çevirmişti. Aslında "bir tuğla çekilse duvar yıkılacaktı" ama o tuğla bir türlü çekilmedi. Bu sonuca, devletin önemli kurumlarının bugünkü yaklaşımla "Milli ve Yerli" olmaması yol açmıştı. En dikkat çekici kurum da adında "milli" yazan Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) CIA'nın denetiminde olmasıydı. Başka kurumlarda da durum farklı değildi.
Ama MİT önemliydi ve onun da 50'li yılların ortasından itibaren CIA denetiminde olduğu az çok tahmin ediliyordu. Ancak bunun ne düzeyde olduğu bilinmiyordu. Önceki gün aHaber'de Salih Nayman'ın sunduğu Memleket Meselesi programındaydık. Program konuklarından biri de 15 Temmuz Darbe Girişimi Meclis Araştırma Komisyonu Başkanvekili ve AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ'dı.
Özdağ, o yayında ilk kez eski MİT Müsteşarı Fuat Doğu'yla ilgili çarpıcı bir anısını anlattı: "80 darbesi sonrası bir dergi çıkarttık. Ben de ünlü biriyle röportaj yapmak istedim. Bir arkadaşım vasıtasıyla eski MİT Müsteşarı Fuat Doğu'ya ulaştım. 71 Muhtırası'nı Demirel'e haber vermeyen adam. Evine gittim, teybi masaya koydum ve konuşmaya başladık. Çok önemli şeyler söyledi. Ayrıldıktan bir süre sonra beni arayıp, 'Sesimi kaydetmişsin, bugünü kadar kimseye izin vermedim, senin şerefine inandım, onu hemen bana getir' dedi. Ona giderken o gün genel başkanımız olan rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu arayıp ne olur ne olmaz diye 'MİT'e gidiyorum' diye haber verdim.
Giderken kaseti bir kez daha dinledim. Kasetin kopyasını çekmedim ama şunu söylemişti: 'Ben MİT Müsteşarlığı yapmadım.'
Ben de aman efendim, 'Siz generalsiniz, büyükelçilik yaptınız, MİT müsteşarlığı yaptınız' dedim. 'Hayır' dedi ve devam etti; 'Ben MİT Müsteşarlığı değil CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım' dedi. Bunu ilk defa burada anlatıyorum..."
Bugüne kadar bu düzeyde görev yapmış birinin ağzından aktarılan çok önemli bir bilgiydi bu. CIA- MİT ilişkisinin ne durumda olduğunu anlatıyordu. Oysa biz bütün kurumlarımızın "milli" olduğunu biliyorduk meğer değillermiş. Bu çok önemli bir bilgi çünkü sadece geçmişte yaşadığımız operasyonlar değil, en son yaşadığımız ve bu ülkenin işgal edilmesine yol açacak, FETÖ belası da bu geçmişle ilişkili.
Daha 19 Ocak 2014'te "Gülen'in Koç sevgisi" başlıklı yazımda bu kirli geçmişe işaret etmiş ve MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun rolüne değinmiştim. Doğu, müsteşar olduğu dönemde hâlâ Gülen'le ilişkisi tartışılan Vehbi Koç'un evinde Fetullah Gülen'le buluşur. Buluşmada işadamı Aydın Bolak ve Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı yapan Yaşar Tunagör de var.
Bu buluşmanın nelere yol açtığını bilmiyoruz. Üzerine gidilmeli. Ama daha önemlisi onu da kapsayan ve asıl deşilmesi gereken, CIA'nın MİT ve Özel Harp Dairesi'yle ilişkisi. Bunu araştırmayı sürdüreceğiz.