En sıkıntılı, en gerilimli anlarda bile insan umudunu yitirmemeli. Son birkaç ayda Çözüm Süreci üzerine neler söylendi neler.
"Bu iş bitti" diyeninden, "bu iktidarla barış olmaz" diyenine kadar bütün negatif aktörler devredeydi. Adeta "barış olmasın" diye inanılmaz çaba harcayanlar vardı.
En utanç verici olanı da "demokrasi" adına ortaya çıkıp "barış gelmez" diyen siyasetçi ve aydınlardı. Her kırılma, her gerilim anı onlar için neredeyse bir umut oldu.
Ama hayatın akışı da, siyasi iradenin duruşu da onları tekzip etti.
Türkiye'nin ve bölgenin barışa ihtiyacı vardı ve siyaset, her türlü provokasyona, kuşatmaya rağmen bu ihtiyacın gereğini yapmaktan vazgeçmedi.
En zor zamanlarda bile "çözüm süreci"nin arkasındayız açıklaması yaptı. Dün, yani demokrasiye balans ayarı çekilen 28 Şubat'ın 18'inci yıldönümünde cumhuriyeti demokrasiyle buluşturacak tarihi bir adım atıldı.
Hükümetle HDP heyeti bir araya geldi ve Türkiye toplumuna bir müjde verdi: Bu baharda silahlar sonsuza kadar susacak, siyaset konuşacak.
Yeni Türkiye adım adım kendisini inşa ediyor.
Bu noktaya gelişin ilk adımını hatırlıyorum. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın o ilk adımı attığı Diyarbakır günlerini...
Her şey "Kürt sorunu benim sorunumdur" diyen Erdoğan'ın o sıcak ağustos ayında attığı tarihi adımla başladı. Kolay bir süreç değildi. Ne kadar zor ve sistemi sarsıcı bir süreç olduğunu, Oslo'da, Habur'da, 7 Şubat darbesinde, hatta geçen yıl Gezi'yle başlatılıp, Kobani olaylarıyla devam eden "yıkım" girişimleriyle gördük.
Üst akıllar, paralel yapılar, onlarla paralel davranan aydınlar yapabilecekleri her şeyi yaptı ama bir şeyi yıkamadı: Barışa inanan siyasi iradeyi...
O irade direndi çünkü arkasında "artık çocuklarımız ölmesin" diyen yüzde 80'lere varan bir halk desteği vardı.
Bu gerçeği hükümetle birlikte doğru okuyan bir isim daha vardı: Abdullah Öcalan... HDP'yi, Kandil'i kuşatma altına almaya çalışan iç ve dış güçlere karşı Öcalan çok açık ve net bir tavır koydu.
Ve ortaya dün hükümetle HDP heyetinin açıldığı ortak yaklaşım çıktı. Bu yaklaşım aslında ortalama Türkiye vatandaşının "Yeni Türkiye"den beklentisiydi.
Bu beklentiyi özetleyen iki noktanın altını özellikle çizelim: Yeni anayasa ve ortak vatan...
Yeni Türkiye'nin ana omurgası bu. Bu yüzden hiçbir güç veya siyasi aktör bu taleplere karşı çıkamaz. HDP içinden veya muhalefetten yükselecek her negatif sesin, karşılık bulamayacağı çok açık.
Çözüm sürecinin geldiği bu noktayı, bölgemizdeki altüst oluştan, Türkiye'ye yönelik kuşatmalardan hatta en son ezber bozan Süleyman Şah Türbesi'ne yönelik operasyondan ayrı düşünmemek gerekiyor.
Türkiye önündeki bariyerleri bir bir geçip, yeniden güçlü bir biçimde kendisini formatlıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dediği gibi bir restorasyon dönemindeyiz.
Herkesin kendisi olduğu, cumhuriyetle demokrasinin buluştuğu çoğulcu, demokratik bir "Yeni Türkiye"nin eşiğindeyiz.
Bu yüzden, dün atılan tarihi adım, sadece bölgemiz için değil, dünya için de ilham kaynağı olacak büyük bir adım.