Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Cemaatin ikinci adamını bilen var mı?

Demokrasinin kurumsallaşmasını, basın özgürlüğünü, adil yargılamayı ve sivil siyaseti savunanların şu soruya samimiyetle cevap vermeleri gerekiyor: "Siyaset mi cemaat mi?"
Son dönemde yaşadığımız iktidar- cemaat kavgasının bamteli burası... Bu şu nedenle önemli; karşımızda hesap veren bir yapı yok. Siyaset veya herhangi bir kurum, bugün yanlış yapsa eninde sonunda hesap vermekten kaçamaz. Ama cemaatin böyle bir derdi yok.
Emniyetten yargıya, TSK'dan TÜBİTAK'a bürokrasinin kılcal damarlarına kadar giren, iş dünyasından medyaya her alanda örgütlenen bir cemaat yapılanmasından söz ediyoruz.
MİT'i ele geçirmek istiyor, partileri dizayn ediyor ve yeri geldiğinde başta siyaset olmak üzere herkese müdahale ediyorlar ama hesap vermiyorlar.
Açık toplumlarda böyle bir yapı olabilir mi?
İster devletin idari yapısına, ister legal veya illegal bir partiye bakın hepsinde birinci, ikinci adamlar da sonuncu adamlar da bilinir.
Cumhurbaşkanını da muhtarı da toplum tanıyor.
AK Parti veya CHP'nin yöneticilerini de, kimin neden sorumlu olduğunu da toplum biliyor.
Bırakın yasal partileri, PKK gibi illegal bir örgütün bile eş başkanları, eyalet sorumluları ortada.
Şimdi gelin aynı soruyu cemaate soralım.
Gülen Cemaati'nin ikinci, üçüncü adamını bilen var mı? Ya da böyle bir hiyerarşi olduğuna dair bir bilgisi olan var mı? Kimse bilinmiyor.
İllerde, ilçelerde kimlerin görevli olduğunu da bilinen yok. Devlet kadroları çok daha vahim... Basında çıktı, "Emniyet imamı, TSK imamı, yargı imamı" deniliyor ama hiçbiri tanınmadığı gibi yasal bir pozisyonları da yok. Toplum, Gülen cemaatinin veya hareketinin temsilcilerinin kim olduğunu bilmiyor.
Oysa siyasetin mahalle temsilcileri bile biliniyor. Karşımızda bırakın ikinci adamını birinci adamını bile tam bilmediğimiz bir yapı var.
Ama ortak hareket ediyorlar, hatta bir ilin emniyet genel müdürü, cemaat imamı ziraat teknisyeninden izin almadan şehir dışına bile çıkamıyor.
Bu kadar bilinmezi olan bir yapı, nasıl açık toplumun bir parçası olacak? Nasıl demokrasi, nasıl basın özgürlüğü üretecek? Dahası geçmişinde sahte belgeler üreterek haksız tutuklamalar yapan, kendi kadrolarına alan açmak için iftiralar atan bir yapı nasıl özgürlükçü olabilir?
Bu yüzden başta cemaat mensupları olmak üzere herkesin "siyaset mi cemaat mi?" sorusuna cevap vermesi gerekiyor.
Siyasetin ilk kez vesayet yapısından kurtulduğu bir dönemden geçiyoruz. Siyasetin alanının vesayetçi kurumlarca belirlendiği bu dönemi geride bırakırken, aynı şeyi hesap veremeyen bir yapının yapmasına en azından siyasetçiler izin vermemeli...
Hukuk önünde hesap vermek bir yana, ya en azından 4 yılda bir halka hesap vermek için siyaset yapacaksınız ya da dini gerekleri yerine getirmek için cemaatçilik...
Bu ikilemde asıl sınıfta kalanlar ise cemaat mensuplarından çok demokrat olmadıkları için sivil siyaset düşmanlığı yapan aydınlar ve siyasetçiler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA