Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Sarıgül’ün tasfiyesi

Türkiye'de paralel vesayete karşı hukuk mücadelesi sürerken, o vesayete destek veren CHP'de de bir başka iktidar savaşı sürüyor: İnönü-Sarıgül kavgası.
Günlerdir nasıl sonuçlanacağı merakla beklenen bu kavga aslında basit bir yerel iktidar kavgası değil. İçinde İstanbul sermayesi ve CHP yönetiminin de olduğu, yeni bir "muhalefette" iktidar paylaşımı savaşı. Bu savaşta baronlar kararı verdi ve Mustafa Sarıgül'ün kalemi kırıldı. Çünkü artık Sarıgül'ün CHP'nin başına gelemeyeceği görüldü.
Şu gerçek başından beri biliniyor: Mustafa Sarıgül yerel seçimlere giderken, oğlu Emir Sarıgül'ü meclis üyesi yaparak, Şişli'yi elinden çıkartmak istemedi. Siyasi aktör olmasını oraya borçluydu ve bunun devam etmesini istiyordu.
Bu yüzden yöntemi yanlış olsa da, kendisine yakın gördüğü Hayri İnönü ile anlaştı. İnönü, bir yıl başkanlık yapacak sonra da milletvekili olacaktı. Belediye de Emir Sarıgül'e kalacaktı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Yıllarca geri planda kalan, sessizliğiyle bilinen Hayri İnönü, seçildikten bir süre sonra bambaşka bir insan olacak, vefayı unutacaktı.
Peki, ne oldu da sessiz İnönü, eşini bile işin içine katarak eski dostu Sarıgül'le savaşmaya kalktı? CHP'de oyun bitmezdi ama bunu da makam tutkusu ve vefasızlıkla açıklamak mümkün değildi.
İşin sırrı, kavganın arkasındaki aktörlerde saklı. O sırrı da eski merkez medyanın olayı veriş tarzı gösteriyor. Düne kadar Sarıgül'ü parlatan o medyanın gazete ve televizyonları artık İnönü'yü parlatıyorsa işin içinde bir iş var demektir.
Siyaset kulislerinde o "iş"in arkasındaki isimler de rahatça dile getiriliyor: Rahmi Koç ve Aydın Doğan. Bütün CHP'liler olayın bu noktaya geleceğini, Hayri İnönü'nün bu pazar yapılacak oğlunun düğün törenine Koç ve Doğan'ın davet edilip, Sarıgül'ün davet edilmemesinden biliyor.
Anlayacağınız ipler kopmuş. Barış girişimleri de sadece gösteri. Siyasete hızlı giren Emir Sarıgül, hâlâ o kadar şaşkın ki, olup bitenleri "vefasızlık" olarak niteliyor ve bir siyasi tasfiye yaşandığını görmüyor. O tasfiyeden en kârlı çıkan ise "tarafsız" görüntü veren CHP lideri Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu, kendisini genel başkanlığa taşıyan 2010'daki kaset skandalından bu yana, aynı yöntemi izliyor. Böylece sessiz ama kararlı biçimde bütün rakiplerini ekarte etmeyi başarıyor.
Bu operasyonla artık Sarıgül'ün CHP'de "sorun" çıkarma ihtimali yok. İstemediği halde, İstanbul baronlarının zoruyla Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Sarıgül, bugün o ilişkinin bedelini Şişli'yi kaptırarak ödüyor.
Aslında bütün bu olup bitenler, Türkiye'de siyaseti dizayn etmek isteyen iç ve dış güçlerin geçmişe dayanan planlarından bağımsız değil. Deniz Baykal kasetinin devreye girmesinin çok ötesine, 28 Şubat'a, 1998-2002 arasında bankaların içinin boşaltılmasına, İş Bankası-Petrol Ofisi ilişkisine hatta rahmetli Bülent Ecevit'in, yaşarken tasfiye edilmek istenmesine kadar uzanıyor.
Sarıgül'ün Şişli'de siyaseti dizayn etmeye kalkan küçük oyununu işte bu büyük oyuncular bozdu. Ama o hâlâ bunun farkında değil.
Siyasete ayar vermek isteyenlere karşı çıkılmadıkça ne oyun biter ne de demokrasi normalleşir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA