Paralel yapının son yıllarda neler yaptığı, devletin kılcal damarlarına sızarak nasıl kumpas kurduğu ve demokrasiyi nasıl tahrip ettiği biliniyor ama hiçbiri İstanbul ve İzmir'de yürütülen Askeri Casusluk ve Fuhuş Davası kadar somut ve pervasız değil.
Bundan daha açık ve net bir kumpas olamaz.
Bir süre önce o davada yargılanan 400 TSK mensubu sanık ve farklı kurumlardan mağdur edilen 1500'e yakın bürokrat Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ortak bir mektup gönderdi. Mektup şu tespitle başlıyor:
"Paralel yapı tarafından kurulan Ergenekon, Balyoz, Selam-Tevhid ve diğer kumpas dosyaları ile mukayese edilmeyecek ölçüde tarihin en organize kumpası olan Askeri Casusluk kumpasları, alçakça ve ahlaksızca binlerce masum bürokratı hem casus hem de fuhuşçu olarak tasfiye etmek ve itibarsızlaştırmak için oluşturulmuştur."
Bugüne kadar o davada daha çok yargılanan 400 civarındaki askeri kişinin mağduriyeti dile getirilmiş ama şu önemli ayrıntı fark edilmemişti:
"Davada sözde mağdur olarak fişlenen bürokratların mağduriyetleri..."
Ne anlama geldiğini söyleyelim...
Casusluk davasıyla asker içindeki önemli isimler tasfiye edilirken, ona paralel Türkiye'nin en önemli kurumları olan TÜBİTAK'ta, Hazine Müsteşarlığı'nda, Merkez Bankası ve BDDK'da da 1500 bürokrat elimine edilecekti. Nasıl edildiğini mektuptan okuyalım:
"Bu bürokratlara, mahkeme sonucunu beklemeksizin en hafifinden en ağırına kadar çeşitli disiplin cezaları verilmiş, bazıları görevden alınmış, hatta bazıları da meslekten ihraç edilerek adeta bir kıyım yapılmıştır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, "Bu karanlık yapıyla samimi mücadelenizi içtenlikle destekliyoruz" diye seslenen sanık ve mağdurlar, Devlet Denetleme Kurulu'nu, yeni HSYK'yı göreve çağırırken, hükümeti de uyarıyor:
"Hükümet, paralel yapıyla mücadelede sonuç almak istiyorsa öncelikle Askeri Casusluk kumpaslarını deşifreye yönelik ciddi adımları atmalıdır.
Çünkü bu kumpasları diğerlerinden ayıran en önemli özellik, paralel yapının kadrolaşmalarında engel gördüğü tüm bürokratları tasfiye etmeleridir."