HSYK seçimleri bir dönüm noktasıydı ve o dönüm noktasını Türkiye ve çoğulculuk kazandı. Bu siyasete de örnek olacak "Yeni Türkiye"ye gidişin ilk önemli adımı. Böylece yargı mensupları, HSYK seçimlerini normalleştirerek ülkeye nefes aldıran bir çıkışa öncülük etti. Ancak iş burada bitmiyor.
Sonuç ilk adım için başarılı olsa da yargıdaki tablo kaygı yaratıyor. Seçim sonuçlarına bakın, Yargıda Birlik Platformu'nun en yüksek oyu 5800...
İkinci sırada, Paralel Yapı geliyor.
Aldıkları oy ortalama 4500 civarında. YARSAV ve Yargıçlar Sendikası'nın ortalaması ise daha aşağılarda. Geleceği öngöremeyen ve zikzaklar çizen YARSAV bir anlamda yargının CHP'si pozisyonunda.
Ortaya çıkan tablo, "Paralel Yapı"nın yenilmesine rağmen yargı içinde ciddi bir güç olduğunu gösteriyor. Bu da yargının geleceği adına "korku" yaratıyor. Çünkü ortada vicdanıyla hareket etmediğini, tek merkezden gelen emirlerle karar verdiğini, siyaseti dizayn etmek için her şeyi yaptığını ve dinleme kararlarıyla topluma kâbus yaşattığını bildiğimiz bir yargı gücü var. O gücün neler yapabileceğini aylar önce Hanefi Avcı anlatmıştı:
"Kamu kurumunda çalışan her kişi kendi elde ettiği bilgileri, cemaate aktarıyor. Bu yukarıda birleştiriliyor. Büyük bir havuz oluşturuyorlar. Sonra kime dava açılacak, kim tutuklanacak yukarıda karar veriyorlar. Önce olayı kendileri yakın medya üzerinden sızdırıyorlar. Sonra polis savcının işini yapıyor. Tespit tutanağı fezlekeye geçiyor. Fezleke iddianame oluyor. Savcılar şikâyet dilekçilerini dikkate almıyor. Tanık üretiliyor. Bu adamların çalışma biçiminin gösterilmesi lazım."
Böyle bir gücün var olduğu bir yargı sisteminin, tarafsız ve bağımsız olma ihtimali var mı? Yeni HSYK'nın işi hiç kolay değil. Eski Anayasa Raportörü Osman Can, "HSYK normalleşirken, yargıda normalleşmenin sadece HSYK seçimiyle sınırlı olmadığını unutmayalım" diyor ve HSYK'nın yapması gereken şu önerileri sıralıyor:
1. Son dört yılda paralel yapının yol açtığı hasarlara dair bir bilanço çalışması,
2. Eski HSYK tarafından bloke edilen yasal prosedürlerin hızla işletilmesi. Ancak örgütlü hareket eden veya sevk ve idareyle sorumlu olanlar ile diğerlerini birbirinden ayırmak gerekir. Paralel yapı geçtiğimiz on yıl içinde siyasete de yaslanarak bir çekim merkezine dönüştü ve pek çok yargı mensubu bu sayede o yapıyla birlikte hareket etmek zorunda kaldı. Siyasetin hatalarının faturasını bu yargıçlara çıkarmak da çok isabetli olmaz. HSYK için meşruiyet ve adalet en yüce iki değer olmak zorunda.
3. Son on yılda mesleğe alımların incelenmesi. Özellikle 2011 sonrasında Yargıtay ve Danıştay'a yapılan ve CHP liderinin 160 militan olarak nitelendirdiği atamaların hukukiliğinin incelenmesi zorunludur.
HSYK, bu önerilerin ne kadarını hayata geçirir göreceğiz ama asıl önemli görev siyasete düşüyor. Siyaset, HSYK gibi kurumları mutlaka yeniden düzenlenmeli ama tüm toplumun beklentilerini güvenceye alacak yeni anayasa hazırlamayı da öne çekmeli.