Bir yerdeki katliamı durdurmak istemekten daha insani bir talep olamaz. Ama o katliamı durdurmak için kendi halkınıza vahşet uyguluyorsanız bunun da insanlıkla bir ilgisi yok.
Bunun dünyada bir örneği olduğunu sanmıyorum.
Ama ne yazık ki öngörüsüz Kürt siyasi aktörleri bu örneği yaşattılar ve tarihe geçtiler.
Aslında daha önce bu öngörüsüzlüğe dikkat çektim. "Kobani'yi doğru okumayan PKK" diye yazdığımda akıl almaz tepkiler geldi.
Şimdi o tepkileri gösterenlerin, sadece iki günde nasıl kirli bir tabloya imza attıkları ortada.
Linç girişimleri, vahşi öldürmeler, silahlı saldırılar ve yakıp yıkmalar...
Peki bunların Kobani'ye nasıl bir yararı oldu?
İçinden geçtiğimiz süreci, doğru okuyan ya da okumak isteyen Kürt siyasi aktörleri olsaydı, hem Türkiye hem de Kobani farklı bir yerde olurdu.
Bütün bu olaylardan sonra HDP, BDP ve DTK gibi Kürt siyasi yapıları bir araya gelerek bir açıklama yaptı. Her şeye rağmen bu açıklama önemli ve anlamlı:
"Bu kaotik ortamda hem Kobanê'yi yalnız ve sahipsiz bırakmayacak, hem provakasyona zemin sunmayacak, hem çözüm sürecini ayakta tutacak, hem de halklarımızı saldırılardan koruyacak sağduyulu politikalar oluşturmak zorundayız."
Ne kadar güzel, keşke bu siyaset dili daha önce devreye girseydi. Ama tam aksi yapıldı.
Aylarca "Türkiye IŞİD'i destekliyor, çözüm süreci bitti" tezi işlendi ve "AKP faşizmi"nden söz edildi.
Bunları söyleyerek toplumu nefretle donatan siyasi akıl şimdi ve ilk defa; "Hükümetin Kobanê konusunda attığı olumlu adımlara (sınırdan yaralı ve insani yardım geçişinin kolaylaştırılmasına ek olarak) devam etmesi..." gerektiğine vurgu yapıyor.
Geç de olsa Kürt siyasi aktörlerinin bu gerçeğe vurgu yapmaları elbette önemli ama bu durum, Kürt siyasetinin sivilleşme ve siyasi süreçleri okumada problem yaşamadığını göstermiyor.
Ortadoğu'da yeni bir dönem ve altüst oluş yaşanırken, ne yazık ki Kürt siyasetine yön veren aktörler tarihin kaybeden tarafında durmakta ısrar ediyor ve Şengal'de, Kobani'de olup bitenleri yanlış okuyor. Akşam yazarı Gülay Göktürk'ün şu tespitlerini Kürt siyasi aktörlerinin dikkatle okumasında yarar var:
"Aslına bakarsanız, Kürtlerin siyasi liderlik sorunu Demirtaş'tan da Aysel Tuğluk'tan da daha büyük. Ortadoğu'da büyük bir altüst oluşun yaşandığı bu tarihi süreçte, Kürtler için yüzyıl sonra ilk defa bu bölgede önemli bir aktör olarak ortaya çıkma ve kötü talihlerini değiştirme ihtimali doğuyor. Aynı şekilde Kürt siyaseti Türkiye'de de çözüm süreci sayesinde ilk defa, marjinal bir hareket olmaktan çıkıp Türkiye siyasetinde ikinci önemli güç olarak yer alma imkânına sahip.
Eğer doğru yürütülürse, Türkiye'de ilerleyen çözüm süreci aynı zamanda Kürdistan'ın diğer parçalarını da içine alan barışçı bir Kürt havzasının oluşumuyla sonuçlanabilir.
Ama bütün bunların olabilmesi için tek taraflı bir iyi niyet ve ustalık yetmez. Kürtlerin de bu süreci sorumlu bir şekilde ve ustalıkla yürütecek vizyon sahibi bir siyasi önderliğe ihtiyacı var."
30 yılı aşkın bir süredir aynı yöntemler ve konjonktürel fırsatlarla bir noktaya gelinmiş olabilir ama artık gitmiyor. Türkiye de bölge de çok değişti. Hiçbir şey değişmemiş gibi davranılamaz. Ya siyasi bakışınız değişecek ya da siyasi aktörleriniz. Bunu görmenin tam zamanı...