Dün "Türklerin onuru İngiliz'den az mı?" diye sormuş ve bu ülkeye seyahatlerimizde, güvenliği bahane ederek bizleri sistematik aşağılamaya misilleme önermiştim. Biz de onların laptoplarını kabine almayalım, güç bataryalarını çöpe atalım, onur kırıcı sorgularına misliyle karşılık verelim demiştim.
Çok sayıda okur, bu öneriyi yerinde bulmuş ve Türk ulusunun böylesi aşağılamalara karşı aktif politikalar geliştirmesi gerektiğini paylaşmıştı. Ancak sorun sadece ABD ve İngiltere veya AB değil... Çin de vize konusunda "yönetilmesi gereken" haline gelmiş bulunuyor.
Çin, Türkiye'nin son zamanlarda ilişki geliştirdiği, Pasifik Yüzyılı lider ülkesi... 2 yıl öncesine dek bizi "teröre destek veren ülke" gibi gösteren tutumları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimleriyle çözülmüş, 2 ay önceki seyahatte, Kuşak ve Yol Projesi için yığınca anlaşma gündeme gelmişti.
Fakat sorun şu ki biz Çin'e e-vize üzerinden anında 30 gün vize verirken onlar, bu işi askıya alıyor, davetiye karşılığı en fazla 7 gün vize veriyor. Son 1 yıl içinde Çin'e gitmemiş olanların başvurularını da geri çevirebiliyor.
Burada elimizdeki en büyük koz Kuşak&Yol Projesi... 65 ülkeyi ilgilendiren 21 trilyon $'lık projenin "orta koridoru" Türkiye'nin elinde ve yeni çağın İpek Yolu, bizsiz söz konusu dahi olamaz.
Tam da bu süreçte, Kuşak&Yol Projesi'nin anlaşmaları konuşulurken, vize ayıbına imkân tanımayacak maddeler gündeme gelmeli, bu yeni zenginlik alanında Türk insanı ve işadamlarımız, "vize gölgesi" ile mağdur edilmemeli...
Eğer bu süreçte aktif dış politika ile zamanında müdahale eder ve Kuşak&Yol'un tasarım aşamasında devreye girersek, İpek Yolu'nun kurucu ortağı oluruz. Aksi halde "bekletildiğimiz kapı" değişir, AB vize ayıplarını bu güzergâhta da yaşarız.