Her yıl 6.5 milyar $'ı AR-Ge'ye ayırıyoruz. AR'aştığımız halde GE'liştiremiyorsak, bunun kültürel bariyerleri üzerine çok dil döktüm. Farklı olandan korku, bize benzemeyenden nefret, rakiple düello yerine pusu, akıl yerine kurnazlık, sabır yerine telâş, merak yerine biat, özgün yerine taklit, kazan yerine kaybet ve ödül yerine ceza...
Ancak kısa vadede Ar-Ge desteklerinin hak edene, hak ettiğince verilmesi için bir şeyler yapabileceğimizi biliyordum. Misal Ar-Ge'yi KOSGEB, TTGV, TÜBİTAK gibi kurumlar, proje değerlendirmesinden aciz insanların raporlarına göre veriyordu. Hayatında iki domates satmamış profesörler, milyarlarca doları kafalarına göre dağıtıyordu.
Şükür ki şimdi bir şeyler değişiyor. Öncelikle Ar-Ge teşvikleriyle çakallık yapanlara karşı daha etkin yöntemler geliştiriliyor. En önemlisi de KOSGEB, TÜBİTAK, TTGV gibi kurumların para dağıtmasına son verilmesidir.
Bugün KOSGEB, varlık sebebi olan KOBİ'leri teşvikte hantal yapısı, işadamı gibi düşünemeyen bürokratları, eşe dosta para akıtan ahlaksızlarıyla havanda su döven kurum haline geldi.
TÜBİTAK ise ülkemde bilim adına her ne var ise önünü tıkayan heyula kara delik gibi... KOSGEB'in havanda dövdüğü suyu, elekle taşıyan verimsiz yapısıyla, son 8 yılda 3.5 milyar $ yutmasına rağmen bir gazoz kapağı dahi geliştiremedi.
Ar-Ge desteklerini daha akıllı tasarlamak ve tam da adresine teslim etmenin daha akılcı yolunu bulmak zorundaydık. Sanayi ve ticaret odalarının bu alanda uzmanlık merkezi önerisi yanı sıra, Halkbank'ın "teşviklerde kullanılması" son derece isabetlidir.
Havanda su dövücü bürokratlar ile bu suyu elekle taşıyan akademisyenlerin Ar-Ge kaynaklarını verimsiz kara deliklere gömmesi, profesyonel kredilendirme disiplini içinde Halkbank sayesinde daha işe yarar hale gelebilecek.