Üç tarafı deniz ve dört yanı sorunla çevrili bu coğrafyada ihracat yapmanın görünen engelleri, aysbergin su üzerindeki kısmı ancak... Suyun altında kalan, görünmeyen ama varlığını hissettiğimiz yığınca "aşılması gereken" sorun sahibiyiz.
Öncelikle terörün çemberlediği güneyimiz, ihracata darbe üstüne darbe vuruyor. Suriye ve Irak kapılarında gümrük hizmeti verilememesinden TIR geçiş güvensizliği ve engelleri had safhaya çıktı. Bundan 5 yıl önce günde 80 bin alıcı, günlük alışveriş için sınırı aşıp Hatay'a gelirdi. Şimdi bu sayı sıfır...
Avrupa'daki parasal genişlemeye rağmen yeterince kıpırdamayan talep, diğer ülkeler gibi AB'ye ihracat yapan Türkiye'yi de derinden etkiledi. Her ne kadar ihracatın aslan payı bu ülkelere olsa da küresel krizin artçıları yüzünden beklentilerimizin çok altında gelişme kaydedebiliyoruz.
Vize terörü başka bir görünmez engel... Tam üyesi olmadan gümrük birliğine dâhil Türkiye'de ihracatçımız AB pazarlarında "malları serbest, tüccarı bağlı" durumda... Vize ayıbını aşma yönünde dışişlerine destek vermeyen STK'larımızın utancıdır bu durum ve fuarlara ulaştırdığı malının peşinden gidemeyen ihracatçımızın da dramıdır...
Döviz kazandırıcı eylemlerin en önemlisi ihracat olmasına rağmen, 60 bin ihracatçımıza yeterli desteği veremeyişimiz, zihinsel engelin ta kendisidir. 200'e yakın üniversitemiz var ama ihracatın kilogram değerini tırmandıracak hiçbir bilimsel süreçte yer almazlar. Bu 200 diploma fabrikasında ne yazık ki katma değere dair beceri üretilmez, üretenler de desteklenmek bir yana kösteklenir...
Tarife dışı engel dediğimiz yığınca ayak oyunu, ihracatın köstekleri arasındadır ve korumacılık rüzgârlarının yeniden hız kazandığı dünyada ne yazık ki Türkiye, bununla mücadele kurumları oluşturmamıştır.
Tam da bu yüzden ihracatı kemiren kımıl zararlılarına karşı yeni öyküler barındıran acil eylem planlarına ve daha da önemlisi güçlü stratejiye ihtiyacımız var.