Türk Telekom'un 175'inci kuruluş töreninde, tarihsel süreçte haberleşme ve iletişimin gelişimini anlatan başarılı video filmini izliyoruz. Ankara Marriott Otel'in lobisinde sergilenen cihazları görünce, 60 yaşım içinde, hemen hepsini kullandığımı fark ettim.
Kimliğini unutunca aklı kalmayan ama cep telefonunu unutunca sokağa dahi çıkamayanlardan biri olarak, çok değil 30 yıl önce cüzdanımızda paradan daha önemli saydığımızın, jeton olduğunu hatırladım.
Teknolojileri alma yönünde iştahı yüksek bir milletiz. Viktorya Çağı'nın interneti sayılan telgrafı ilk kullananlar arasındayız ve icadından kısa bir süre sonra Yıldız Sarayı'nda telefon zili çınlayan ülke yine bizdik. Bunları düşünürken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kürsüdeki çağrısı günümüzdeki teknoloji bağımlılığını zihnimde canlandırıverdi. Erdoğan 3 G ile bir süre daha idare edip, yabancı kaynaklarla geçilecek 4G ile zaman kaybetmeden 5G'ye sıçramayı öneriyor. Doğrudur...
Henüz 3G dahi yeterince yaygınlaşmadan şimdi benzer harcamaları, 4G için yapıyor olmak, cari açığı şişirmekten öteye gidemeyecek Erdoğan'ın sözlerini, salondaki sektör temsilcileriyle konuştuğumda; aradaki farkın onun için ödenecek kaynaklara değecek kadar anlamlı olmadığını paylaştılar.
Aslında sorun G'nin önündeki rakamdan daha derinde... Cumhurbaşkanı'nın açıklamasında buna vurgu gayet net: Dünya 5G'yi konuşurken 4G ile zaman kaybedersek Türkiye 4G çöplüğüne döner. Buradaki G, teknolojiyi ifade ediyor ve 5G'nin belki de en büyük farkı, teknolojisini bizim üretecek olmamızdır. Gelecek kuşakları ipotek edemeyiz.
Sermaye birikimi olmayınca dış borç üzerinden faiz öder gibi, teknoloji birikimi olmayınca bilgi transferine milyarlar akıtıyoruz. Yalnızca geçen yıl 15 milyon telefona 6 milyar $ ödedik. Üstelik 70 bin baz istasyonuna harcayacağımız 4G milyar dolarları da cabası...
Çözüm 4G değil, teknolojisini kendimizin geliştireceği Türk G olmalıdır. Yoksa faiz öder gibi teknolojik bilgi ithali için milyarları saçmayı sürdüreceğiz.