Referandum sonuçlandı, şimdi ileriye bakma zamanı. Piyasalarda, ekonomi ile ilgili önceliklerin neler olacağı merak konusu. Merakı gidermek için söyleyeyim. "Ekonomi yönetiminde yeniden yapılanma" beklenebilir. Ekonomi politikalarında ise;
a) Açıklanan bir dizi ekonomik paketin neticeleri üzerinde çalışılır ve kamu maliyesi dengeleri tesis edilirken
b) Ekonomiyi yeniden güçlü büyüme patikasına ve düşük enflasyon sürecine taşıyacak yapısal adımlara ağırlık verileceği söylenebilir.
***
Bu yeni dönemi; dikkate değer bir
"beyan", bir
"tespit" ve bir
"karar" üzerinden açıklamaya çalışayım.
Dün, Merkez Bankası'nın 85. Genel Kurulu yapıldı. Merkez Bankası Başkanı
Murat Çetinkaya'nın
"beyan ettiği" üç
hususu, geleceğe yönelik olarak not etmekte
fayda var:
1- Para politikasında, finansal koşullar üzerinde ilave sıkılık oluşturmadan döviz kurundan kaynaklanan maliyet yönlü enflasyonist baskıların hafifletilmesi hedeflendi. (Ki bu hususun piyasaya anlatılmasında hala zorluklar söz konusu. Daha doğrusu, geleneksel aktörler inatla Merkez Bankası'na karşı direnç göstermekte!)
2- Para politikası kararlarında orta vadeli enflasyon görünümü dikkate alınmakta olup, enflasyonun seyrinde belirgin iyileşme sağlanana kadar sıkı duruş korunacak.
3- Yapısal alanlarda atılacak adımlar fiyat istikrarına kalıcı biçimde ulaşılmasına ve büyümeye katkı sağlayacak.
"Beşeri sermaye, işgücü piyasası, teknoloji, yenilikçiliğin desteklenmesi ve tasarrufların artırılması" başlıca reform alanları olarak öne çıkmakta.
***
Ankara'da kafa yorulan ama istenen hızda mesafe alınamayan alan, yukarıda işaret ettiğim bir
"tespit" ile ilgili. Prof.
Metin Ercan'ın kaleme aldığı,
"Türkiye Küresel Büyüme Modeli" başlıklı kitabı okumanızı öneririm. Burada önemli olan husus,
"katma değer ve marka üretimi ile inovasyon" için yapılması gerekenler. Kitapta işaret edilen ve önerilen pek çok husus var. Ama şu tespiti asla göz ardı edemeyiz. Bu ülkenin zeki çocukları 4 ve 8. sınıflarda okuyan dünyadaki akranlarına göre matematik ve fen alanlarında son sıralarda. 15 yaşındaki gençlerimiz, bırakın matematik ve fen konularını, genel manada
"okuduğunu anlama ve anlamlandırmada" rakiplerine göre çok gerilerde. Çocuklarını ve gençlerini gelecek 50 yıla hazırlayan bir eğitim reformunu yapmadıkça, hukuk güvencesini de bu denkleme eklemedikçe tekil başarılarla yetinmek zorunda kalabiliriz.
***
Ve nihayet üçüncü konu, kritik zamanda alınan
bir
"karar." Reel sektörün
takatinin kesilmekte olduğu bir dönemde
KOBİ'lere faizsiz kredi verilmesi kadar orta
ve büyük ölçekli işletmelerin cansuyu ile desteklenmesi
de yerinde bir adım oldu. Kredi
Garanti Fonu
(KGF) sisteminin etkin işlemesine
Başbakan Yardımcısı
Nurettin Canikli büyük emek verdi. Genel Müdür
İsmet Gergerli, Fon'un farkındalığını ve
hızını artırdı. KGF Yönetim Kurulu Başkanı
Faik Yavuz ise sohbetimizde önemli bilgiler
paylaştı. KGF bundan 10 yıl önce,
Hazine'nin 1+1, yani 2 milyar lira desteği ile
hayata geçirildi. Bu, 2 milyar liranın garantisi
ile 15.5 milyar lira kredi kullandırıldığını,
Hazine'nin sadece 62.5 milyon lira (binde
4) risk üstlendiğini, karşılığında 143 milyon
lira alacak bulunduğunu söylememiz sanırım
yeterli. Şimdi 250 milyar liralık garantili
kredi kullandırılması söz konusu ve ekonomik
büyümeye sağlayacağı katkı GSMH'nin
yüzde 1.5'i. Yani 40 milyar lira. Bir başka
anlatımla bu garanti ile bir yılda 40 milyar
lira ilave değer üretilecek, Allah muhafaza
kredilerin hepsi batsa bile 5 yılda 17.5 milyar
lira risk alınmış olacak. Ki bu riskin oluşması
da imkansız. Yani, yapılan doğru!