Referandum sonuçlarının kesinleşmesinden sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti ile resmi üyelik ve güçlü yönetsel bağının kurulması, sembolik olmanın ötesinde artık acil gereklilik. 16 Nisan'daki "Evet" mesajı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin inşası ve ihyası ile gerçek anlamını kazanacak. Bugün, sandık sandık halkoylamasının sonucunu analiz eden AK Parti'de hem zihni sadeleşmeye hem de kan tazelemeye ihtiyaç olduğu çok açık. AK Parti'nin, anayasal geçiş döneminin lokomotifliğini sürdürebilmesi, kendi iç bünyesinde zaman içinde meydana gelen değişimin, tesis edilen dengelerin ve kurulan kadroların da yeniden ele alınmasını gerektiriyor.
Kabinede ve parti vitrinindeki değişiklik ihtiyacını, referandumda elde edilen sonucun birilerine fatura edilmesi gibi dar alanda görmemek lazım.
Referandum kampanyası sırasında da Bakanlar Kurulu'nun, değişmesi kuvvetli seçenekti ama 16 Nisan sonrasına bırakılmıştı.
Bu dakikadan sonra hükümeti ve partiyi, 2019'a hazırlayacak ekibin, çalışma tarzının ve hedeflerin geciktirilmesi doğru olmaz.
***
Başbakan
Binali Yıldırım'ın, son bir yıl içinde yaşadıklarını ve yaptıklarını ne Türkiye ne de AK Parti unutabilir. Yıldırım, görevinin her anında kurucu genel başkan ile ilişkisini doğru zemine oturttu. Ve başarılı oldu.
Öte yandan, bugün AK Parti'ye dönme hazırlığındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, partisiyle olan gönül bağını hatırlamak için 27 Ağustos 2014'teki 1. Olağanüstü Kongre'ye gitmek yeterli. Erdoğan, o tarihi konuşmasında şöyle demişti:
"AK Parti adeta benim beşinci çocuğumdu.
AK Parti nedeniyle zaman zaman dört çocuğumu ihmal ettim!"
***
Peki,
"Erdoğan, AK Parti'ye nasıl bir yol haritası ile dönmeli?" Aslında bu sorunun cevabı da üç yıl önce
yine Erdoğan tarafından verildi...
Şimdi okuyacağınız satırlar, 2014'e kıyasla çok daha önemli, çok daha değerli:
"Bu harekette Gazi Mustafa Kemal'in ufku, vizyonu vardır. Menderes'in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan'ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal'ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya Hacı Bektaş Veli'den Fuzuli'ye, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir."
***
"Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili tereddütleri gidermesi nasıl mümkün olacak?" Bunun da iki ana ekseni var.
Birinci ekseni, AK Parti'nin dönüm noktası olan o olağanüstü kongrede Erdoğan şöyle tasarlamıştı:
"Diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz.
Sizin yaşam tarzlarınızı değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Sizin de hangi yasakları aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı görmenizi istiyoruz...
Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık, sizin de bizlere gönlünüzü açmanızı samimi olarak bekliyoruz. Bugün yeni bir Türkiye kuruluyor, 23 Nisan 1920 ruhuyla yeniden kucaklaşırken, eski küskünlükleri ve kutuplaşmayı bir kenara bırakalım, yeni bir sayfa açalım istiyoruz."
İkinci ana eksen ise 2019 yılında sergilenecek
performansla ilgili...
Kabul edelim ki bugün yüzde 51.4'lük
"Evet" oyunu küçümseyen veya ağırlığını azaltmaya çalışan çevreler, aynı oranda
"Hayır" oyu bulsalar, adeta bayram edeceklerdi. 51.4'ü, sistem değişikliğine vize alınması olarak görmek mümkün. Sistem, Kasım 2019'da Cumhurbaşkanı'nın çok daha yüksek destekle seçilmesi ile taçlanacaktır.