İç ve dış siyasi gündemin yoğunluğu içinde "ekonomi ile ilgili önceliklerin" göz ardı edilmediği özellikli bir dönemden geçiyoruz.
İngiltere'nin ayrılık kararı sonrasında AB mimarisi sarsılırken, Brüksel kafası da er ya da geç değişmek zorunda kalacak. Ve o değişime kadar AB çapası, Türkiye ekonomisi için gösterge değerini korumaya devam edecek. İşte bu nedenle, AB standartlarını yakalama ideali ile AB'nin tutarsızlıklarının sorgulandığı sert bir süreç bizleri bekliyor...
***
Ekonomideki dengeler bakımından iki kurum ön plana çıkıyor. "
Hazine ve Merkez Bankası." Yaklaşık iki yıldır boş tutulan Hazine Müsteşarlığı için kamudan bir ismin atanması bekleniyor. Benim asıl üzerinde durmak istediğim kurum ise "
Merkez Bankası!" Yazının başlığındaki sorunun cevabı, yeni dönemin kodları açısından oldukça mühim. Cevap, Merkez Bankası'nın piyasa ile ilişkilerindeki "
ince ayarın" ipuçlarını vereceği gibi, Banka'nın "
imajına dönük" algı operasyonunu da sonlandırabilecek ağırlıkta.
***
"
Nasıl bir Merkez Bankası?"
Ne siyasetçiye kafa tutması
teşvik edilerek bağımsızlığını
tescilleyecek bir
Merkez Bankası ne de etki
altında kalan, müdahaleye
açık izlenimi veren bir
Merkez Bankası!
Bir başka anlatımla...
Yakın dönemde görüleceği gibi Merkez Bankası, ülkenin yönetim sorumluluğunu üstlenen siyasi kadrolarla zıtlaşarak, sanki rakipmiş gibi konuşlanarak rüştünü ispatlama tuzağına düşmeyecek.
Ama aynı zamanda Kurumsal kimliğini güçlendirerek, işini iyi yapan, güvenilir, insan kalitesi yüksek, ülke çıkarlarını düşünen karakteri ile anılacak.
***
Merkez Bankası, asli görevi olan "
kalıcı fiyat istikrarı" hedefinden, "
finansal istikrarı koruyup kollama" misyonundan da uzaklaşmayacak.
Aksine, bu görevini yerine getirirken eskisinden farklı yöntemler, iletişim teknikleri kullanacak.
Siyasilerle konuşma ortamlarının içeriği ve atmosferi değişecek. Veri ile destekli, paydaşları artıran ikna metotları devreye girecek.
***
Piyasa yapıcısı aktörlerle belirli takvimler içinde cereyan eden görüşmeler gerek sıklık gerekse üslup olarak zenginleşecek. Strateji, olabildiğince açık, katılımcı, şeffaf ve samimiyetle paylaşılacak. Kanaatimce, muhataplarından da dürüstlük, objektiflik ve tutarlılık beklenecek.
***
Bir diğer ton farkı da Merkez Bankası'nın politika araçlarını sadeleştirme çabası içinde, asıl işindeki ekseni kaybetmeden, fiyat oluşumuna yani enflasyona etki eden yapısal sorunlara işaret etmesi olacak. Örneğin, ilk bakışta tarımın, Merkez Bankası'nın alanında olmadığı ileri sürülebilir.
Oysa, Gıda Komitesi'nin kurulması, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki çarpıklığın giderilmesi için mekanizmalar oluşturulması Merkez Bankası'nın da ortak paydasındaki bir konu. Ki Banka bu noktada ciddi katkılar da sağlamakta.
Veya ihracatçının, reel sektörün yapısal ya da dönemsel sıkıntılarının masaya yatırılması. Bu noktada sadece siyasetçilere ulaşan görüşlerle yetinmeye gerek yok ki... Banka uzmanları da sorunları sahada anlık olarak yerinde not edip Merkez'i, bizzat çözümün parçası haline getirebilir.
Aslında... Bu ve benzeri çok adım söz konusu...
Ben, duyum ve izlenimlerimi aktarmakla yetineyim.
Ve hep beraber bekleyip görelim.