Ankara, iş yapma biçiminin değişime uğradığı günlerden geçiyor.
"Düne göre en büyük fark nedir?" diye sorulacak olursa...
Eskiden, devletin adım atması istenir, talepler sıralanır ve netice beklenirdi.
Peki ya şimdi?... Devletten beklentisini ifade eden sivil toplum kuruluşları da artık elini taşın altına uzatmak durumunda.
Örneğin, vergi yasalarında değişiklik hazırlığı mı var? Önceki yıllarda, "Şu yasada düzenleme yapılmalı" denir, neredeyse klişe haline gelmiş uzun raporlar veya parayla yazdırılmış bazı uzman görüşleri de klasörlere eklenir, Ankara'ya iletilirdi.
Oysa bugünlerde Ankara diyor ki... "Genel ifadeleri geçelim. Hangi yasanın, hangi maddesi, hangi gerekçe ile değişmeli? Bizzat kaleme alın. Sonra... Gelin bizzat o metin üzerinden müzakere edelim!" Veya bir başka örnek... Kısa süre önce kapsamlı "yatırım teşvik paketi" açıklandı.
Ki yakında TBMM'ye de sunulacak.
O pakette damga vergisi ve harçlardan muafiyet konusunda ciddi fedakârlık yapılmakta. Maliyenin tahsilinden vazgeçeceği gelir yaklaşık 70 milyon lirayı bulmakta.
Devlet, elinden geleni yaparken özel sektör kuruluşları seyirci mi kalacak?
Bundan sonra herkes üstüne düşeni yapacak. Madem vergi ve harçların alanı daraltılıyor, o halde sektör örgütleri de gelir topladıkları alanları gözden geçirecekler.
"Bu yönde gelişme var mı?" sorusunun cevabı da "Evet!" Örneğin, şirket kuruluşlarında 1.000 lirayı bulan maliyet 360 TL'ye indi bile. Sırada, yeminli mali müşavirler, muhasebeciler ve avukatlar var. Yani, TÜRMOB ve Barolar Birliği de eşzamanlı tarife indirimini başlatmak zorunda...