Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın davetiyle katıldığımız Suudi Arabistan ziyaretinden ilginç ve geleceğe ışık tutacak izlenimlerle döndük.
Gözlemlerime göre Cumhurbaşkanı, ülkenin her meselesi ile yakından ilgili olmayı, birebir diyalog kurmayı sürdürüyor. Milletle siyaset yapma biçiminden gelen özelliklerini, sıcak teması koruyor. Bu ilişki biçimi Erdoğan'ı bir hayli zinde tutuyor.
Cumhurbaşkanı, odaklandığı konuları ise "sadeleştirmiş" görünüyor. Bir başka anlatımla, "öncelikli dosyaları" dikkat çekiyor.
1- Yeni anayasa dinamiği ve Başkanlık sistemi gerekliliği.
2- Terörle mücadele ve devlette etkili koordinasyon.
3- Paralel Devlet Yapısı ile mücadelede süreklilik.
4- Bölgesel ve uluslararası sorunların çözümünde politik deneyimin sahaya yansıtılması...

***
Erdoğan, her zaman açık sözlü bir lider oldu. Bu nedenle, özel önem verdiği konulardaki iddiası herkesin malumu. Yani, hatırlatmamıza gerek bile yok. Lakin Cumhurbaşkanı'nın güncel yaklaşımlarına dair şahsi fikirlerimizi paylaşmamız faydalı olabilir.
1- İzlenimime göre Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yeni anayasa için başlattığı turları ciddiye alıyor. Genel başkanların kamuoyuna yönelik açık beyanları ile perde gerisindeki müzakere esnekliklerini ayrı ayrı not ediyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde "anayasa uzmanlar ekibi" diyebileceğimiz siyasi ve akademik bir kadro ile değerlendirmelerini sürdürüyor. Kanaatimce burada iki husus ön plana çıkıyor: a) Yeni anayasa tartışmalarını "arama konferansları dizisi" ile halka daha fazla mal etmek ve canlı tutmak. Yani, parlamento dışındaki demokrat sivil unsurların katılımını artırmak. b) Başkanlık sistemini, iyi uygulama örnekleri ile anlatmak ve "kontrolsüz güç" tezini çürütecek argümanları geliştirmek.
2- Cumhurbaşkanı, terör sorununun bölgeselleşmesi riskini çok ciddiye alıyor. Türkiye'nin güney sınırlarında "Kürt bandı" olarak ifade edilecek bir gelişmeye karşı her türlü önlemin -askeri olan da dahil- alınacağını hissettiriyor. Hatta bu yönde talimatlar verdiği sonucuna da varılıyor. Erdoğan, önceki yıllarda terörle mücadelede rekabet içinde olan güvenlik güçlerinin ülkenin bütünlüğü ve birliği için mutlak uyum içinde çalışmalarını çok önemsiyor. Alan hâkimiyetinin tesis edildiğini vurguluyor, görünür gelecekte netice alınacağı umudunu yansıtıyor. HDP'li her düzeydeki yöneticinin milletin sinir uçlarına dokunan beyanlarına karşın, "parti kapatmayı telaffuz bile etmiyor" fakat "Anayasal suç işleyenler bireysel bedelini ödemeli" diyor.
3- Paralel yapı ile mücadelenin iç ve dış ayağını birlikte okuyor. Örgütün sadece Pensilvanya'daki liderinin değil, firari 100'ü aşkın isminin de Türkiye'ye getirilerek yargı önüne çıkarılmasına dair kararlılığını muhafaza ediyor.
4- Diplomatik gelişmelere gelince... ABD için "Zaman zaman görüş ayrılıklarımız olsa da dış politikada zıt düşmedik" diyor. Rusya'nın ikili ilişkileri bozacak adımlar atmasını, "diplomatik hata" olarak niteliyor. İran'ın, "mezhepçi tutumunu" eleştiriyor. Irak'ın, DAEŞ'le mücadeleye odaklanmak yerine tahriklere kapılarak "Türkiye karşıtı tavır" almasına tepki gösteriyor. İsrail ve Türkiye'yi "birbirine ihtiyacı olan iki ülke" diye tanımlıyor ama Filistin'in asla sahipsiz bırakılmayacağının altını çiziyor.