Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, yeni dönemde "pozitif siyasi gündem üretme" ve "yapısal anayasal ve ekonomik sorunlara muhalefet partileri ile ortak çözüm bulma" fikri biliniyor. Bu amaçla liderler turuna da çıkacak, hatta randevular alındı bile...
Peki, Davutoğlu umduğunu bulabilecek mi? Veya "1 Kasım'dan bu yana değişen bir şey oldu mu?" Bu sorulara cevap verebilmek için elimizde, CHP'nin güncel pozisyonu artık var.
Şöyle ki...
Önceki gün ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile gazetelerin Ankara Temsilcileri olarak bir araya geldik. Davet sahibi CHP idi. Masadaki oturma düzenini "profesyonelce ve çoklu mesaj verme telaşıyla!" belirlemişlerdi. Ama konumuz bu değil. Asıl odaklandığımız husus, "yeni anayasa", "başkanlık sistemi" ve "Kürt sorunu" bağlamında CHP'nin takınacağı tavır.
***
Bu üç konuya değinmeden önce, izlenimimi paylaşmak isterim. Yorum tamamen bana ait ve arka plan ajandam da yok. Dinlediğim Kılıçdaroğlu, 7 Haziran Seçimleri sonrası Başbakan Davutoğlu ile yaptığı görüşmelerin etkisinde gibi. AK Parti ile CHP arasındaki keşif amaçlı görüşmeler, sanki Kılıçdaroğlu ve ekibine stratejik veriler sağlamış. Sanırım bu nedenle Kılıçdaroğlu, Başbakan'dan söz ederken aşırı dikkatli ifadeler kullanmaya, kapıları peşinen kapatmamaya çalışıyor. Lakin bu duruşunu sadece siyasi nezaketle izah etmek gerçekçi olmaz. CHP liderinin, Başbakan'ı yetki ve sorumluluk bağlamında, halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın karşısına çıkarma niyetini, devletin zirvesinde ikili yapı var algısını güçlendirme çabasını ve fay hatlarında kırıklık yaratma arayışını göz ardı edemeyiz. Daha açık ifade ile CHP'deki tavır, Davutoğlu'nu parlamenter sistem içinde tahkim etme, Başkanlık sistemi taleplerinden uzaklaştırma ve Cumhurbaşkanı'na karşı konuşlandırma biçiminde özetlenebilir.
***
Yukarıdaki üç hususa gelince...
1- Yeni Anayasa... Kılıçdaroğlu, sivil ve yeni anayasa yazılabileceğine dair güçlü umut vermedi. Geçen yasama döneminde netice alınamayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nu canlandırmayı, üzerinde uzlaşılan 60 küsur maddeye yargı ile ilgili hükümlerin eklenmesini vaat etti, o kadar. İlk 4 madde için
"kırmızı çizgi" vurgusunu yinelemeyi de ihmal etmedi.
2- Başkanlık Sistemi... Bu başlık altında duyduğumuz net cümle, CHP'nin başkanlık sistemine kökten karşı çıkışını sürdürdüğü oldu. Kılıçdaroğlu'na göre başkanlık sistemi tartışması ile Türkiye gereksiz kavganın içine itilmemeli, zaman kaybetmemeli! Ancak karşıtlık gerekçeleri ileri sürerken çelişkileri de ortaya çıktı. Önce dedi ki
"Sn. Davutoğlu'na 'Nedir başkanlık sisteminden kastettiğiniz?'
diye soracağım." Sonra devam etti,
"Nedir o model? Aslında hepimiz biliyoruz!" Bu beyanın içine de alışılmış
"saray polemiğini" ekledi ve özünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik malum negatif tutumunu tekrarladı.
"200 yıllık parlamenter tecrübenin darbe hukuku ile dejenere edildiğini, bunun düzeltilebileceğini" söyledi. Ama görünür gelecekte Erdoğan'ın
"başkan olabileceğini", CHP veya diğer partilerin
"başkan seçtiremeyeceğini" de örtülü şekilde kabul etti.
3- Kürt Sorunu... Çözümün adresi olarak Meclis'i gösterdi.
"Toplumsal Uzlaşma Komisyonu" önerdi. Anayasal bazda, ana dil noktasında, özerklik ve af boyutunda yorum yapmadı.
"Komisyona havale mantığı" ile yetindi.
Sonuç olarak... CHP, sözde
"uzlaşma kültüründen" yana özde ise
"ezberini yineleme" çizgisinde. Umarım yanılırız!