Özel notlarım arasında vardı ama SABAH Gazetesi'nin arşivinde de ayrıca araştırma yaptım. Tarih, 20 Nisan 2003. Yani, 12 yıl öncesi. Haber özetle şöyle: "... Başbakan Tayyip Erdoğan atv'de yayımlanan 'Ankara'da Sabah' programında Muharrem Sarıkaya ile Okan Müderrisoğlu'nun sorularını yanıtladı. Erdoğan, başkanlık ve yarı başkanlık sisteminin siyasette arzusu olduğunu belirterek şöyle konuştu: "...Bunu başardığımız anda Türkiye'nin ciddi bir sıçrama yapacağına inanıyorum."
Erdoğan, "Başkanlık mı, yarı başkanlık mı?" sorusu üzerine, "Her ikisinde de aynı şeyi düşünüyorum. Benim için tabii ideal olanı Amerikan modelidir" dedi.
***
Erdoğan, 9 Mart 2003'teki Siirt yenileme seçimlerinin ardından milletvekili seçilip, 16 Mart'ta Başbakanlık görevini resmen üstlenmesinin üzerinden 1 ay geçmişti ki atv'de yaptığımız programa konuk olmuştu. Ve ilk kez o programda "
Başkanlık sistemine" ilişkin arzusunu paylaşmıştı. Yıllar yılları kovaladı. Erdoğan, hâlâ aynı noktada. Yani, bugün birilerinin iddia ettiği gibi durup dururken Başkanlık sisteminin tartışmaya açılmasını istiyor değil. Dersine çalışmayan veya korkularla hareket edip, toplumsal talep ve beklentileri ıskalayan muhalefetin ta kendisi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün de TESK Heyeti'ni kabulünde "
Başkanlık sistemine" ilişkin görüşlerini güncelledi. Ön şart ileri sürmeden, bu modelin düşünülmesi gerektiğini söyledi. Fren-denge mekanizmasına dair fikirlerini de paylaştı.
***
Muhalefetin bir kanadı, "
sistem değişikliği ile rejim değişikliği" iddiası arasında bocalayıp, Cumhuriyet'in elden gideceği senaryosuna kapılmış gidiyor. Seçmen tabanını da eski usul değerler siyaseti ile manipüle etmeyi sürdürüyor.
Muhalefetin diğer kanadı ise "
Başkanlık sistemi ile Türkiye eyaletlere bölünecek" paranoyasından bir türlü kurtulamıyor.
Oysa... Parlamentoda grubu bulunan partilerin yetkili isimleri samimiyetle bir araya gelse, "
Nedir öneri? Açık açık anlatın" dese, varsa itirazlarını sıralasa, işin olur veya olmazını ilk elden aldığı bilgiye dayanarak kamuoyu ile paylaşsa ve nihai noktada sandıkta seçmene politik tercihlerini onaylatsa mesele kalmayacak. Öyle ya "
Söz de karar da milletin!"
***
Ancak bu aşamada, AK Parti kurumsal kimliği adına konuşan Genel Başkan Yardımcısı
Beşir Atalay ile Bakanlar Kurulu sözcüsü konumundaki Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç'ın da "
Başkanlık sistemine" yönelik son ifadeleri de göz ardı edilmemeli. Her ne kadar her iki isim sistem değişikliğine taraftar olmadıklarını dile getirmediyse de "
şu an konuşmadık!", "
acele etmemizi gerektiren durum değil" mealindeki açıklamaları ile sanki pozisyon farklılığı var izlenimi oluşturdular. Parti disiplini, Hükümet içindeki hiyerarşik kurallara saygı boyutunda diyeceğimiz bir şey yok. Lakin "
Seçim Beyannamesi tamamlanınca açıklamayı Başbakan ve Genel Başkan yapacak" demek ayrı, "
Başkanlık sistemi anayasa uzlaşma komisyonundaki teklifimizdi, arkasındayız" dememek ayrı konu.
Görünen o ki... Tüm ara beyanlara rağmen boşlukları Başbakan
Ahmet Davutoğlu dolduracak. AK Parti, "
Yeni Türkiye, Yeni Anayasa" iddiası ile seçmenin karşısına çıkacak. Bu kapsamda "
Başkanlık sisteminin gerekliliği" de otomatik olarak vurgulanmış olacak!