Bu sıralar merak edilen konuların başında Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki ilişkilerin seyri geliyor. Ağırlıklı bölümü dedikoduya veya ikinci el duyumlara dayalı yakıştırma beyanlar ile yer yer temenniler üzerinden spekülatif yorumlar yapılıyor. Çok azı gerçeğe yakın ifadeleri ve seçim sürecinde yaşanabilecekleri analiz etmeden önce; aktörleri, duruşlarını, yüklendikleri misyonları hatırlamakta fayda var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, halk tarafından bu makama seçilen ilk devlet adamı olarak, aktif siyasetin içinden gelen kimliği ve karizması ile öncekilerden farklı bir yol izleyeceği sürpriz değil. Hep söylediğimiz gibi, Erdoğan'ın beyni ile kalbi arasındaki mesafe kısa. Ne düşünüyorsa onu söylüyor. Öyle gizli ajandası, saklanmış arka planı vs yok.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, siyasi zekâsı, ihtirası, taktik kabiliyeti, etkili iletişim stratejisi ve iddiası da artık yakından biliniyor.
Normal şartlarda ve anayasa denklemi içinde sürtüşmeye açık bu ilişki biçiminde, kıvılcımlar çaksa da ateşe dönüşmesini önleyecek izolasyon mekanizmaları mevcut. Bilhassa, "dava arkadaşlığı, kriz anlarında kişisel egoları baskılama kültürü, Yeni Türkiye ideali için maraton koşma zorunluluğu", devletin zirvesindeki elektriklenmeleri önleyebiliyor.
***
Şimdi, 21 Ağustos 2014'e dönelim. Erdoğan'ın, AK Parti Genel Merkezi'nde Davutoğlu'nu Genel Başkan ve Başbakan ilan ettiği konuşmayı hafızamızda canlandıralım. Aynı şekilde, 27 Ağustos 2014'teki AK Parti 1. Olağanüstü Kongresi'ndeki mesajları düşünelim.
Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu'nun neden tercih edildiğini, hangi öncelikleri beklediğini sıralamıştı:
1- Paralel yapı ile mücadele.
2- Çözüm Süreci'nde kararlılık.
3- 2015 seçimlerinde yeni anayasa yapacak çoğunluk.
Demek oluyor ki, Başbakan, üç önceliğe dört elle sarılmak ve Cumhurbaşkanı ile sıkça istişare etmek durumunda. Konunun, hükümet sorumluluğu ve anayasa çerçevesindeki hesap verebilirliğin ötesinde, AK Parti dinamiklerinden kaynaklanan ve yazılı olmayan kuralları da önemli. Zaten Cumhurbaşkanı'nın, "
Daha fazla danışma istediği" bir sır değil. Yeni dönemin arefesinde, yeni başlangıç yapma arzusu ise partiyi hedef alan operasyonları ve radara yakalanan aktörleri göz ardı etmemeyi de gerektiriyor.
***
Milletvekili listelerinin oluşumuna ilişkin ipuçlarını yine Erdoğan'ın, 2014 yazındaki kongre konuşmasında bulmak olası. Ne demişti Erdoğan, "
AK Parti benim 5'nci çocuğum!" Ve bu bağı, bir annenin çocuğuna olan ilgisine benzetmişti. Tabii bu sözü, şu uyarıyla birlikte okumak lazım:
"
Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. En tepede kimin olduğundan ziyade birlikte yol yürünen arkadaşlar ve teşkilat asıl önemli olandır. Başarı da başarısızlık da tek tek isimlere değil, kadroya yazılacaktır!"
Demek oluyor ki, AK Parti'de "
mutemet isim" temel kriter olacak. "
Sadakat, bedel ödeme ve yerel ölçekte oy getirme" ölçütleri de gözetilecek. 330 ve üstü milletvekili ile Başkanlık sistemine geçişin altyapısı kurulacak. Bu nedenle parti, daha önce Cumhurbaşkanı'nın işaret ettiği gibi gençleşecek, kadınlara daha geniş yer açılacak. Bu ekibe, deneyim de katılacak.
Özetle...
2015 ve sonrasına ilişkin hesap yapanlar, zirvede kriz beklentisine göre pozisyon almayı bırakıp, Beştepe'den yansıyacak güncel değerlendirmelere odaklanmalı.