Türkiye, içeriye fazlaca döndükçe dışarıda olup bitenleri ıskalama tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliyor. Allah'tan durumun farkında olan siyasi ve bürokratik kadrolar var da gerçekçi analizler yapılıp, risklere karşı vakitlice önlem alınabiliyor. Örnek mi istersiniz! O kadar çok ki... Ama iki somut olayı anlatmak yeterince fikir verecektir...
Birincisi... Türkiye'nin geleneksel imaj problemi. Bilhassa AB'de oluşan algının, olgunun önüne geçmesi meselesi... Madrid'de sohbet ettiğimiz AB Bakanı Volkan Bozkır'ın da kabullendiği gibi Türkiye, son 3 yılda Brüksel'i ihmal etti. AB kurumları da, kendi krizini yönetme telaşı ile Türkiye dosyasının alt sıralara itilmesine bilerek kayıtsız kaldı. Peki ne oldu? Bir yandan paralel yapı ve uzantısı unsurlar, AB'yi kolayca manipüle etmeyi başardı. Diğer yandan birçok başkentte yabancı savaşçılar ile İslamofobi eş anlı tırmanışa geçti... Avrupa hem vatandaşlık hem de pasaport verdiği, doğumuna aracılık ettiği sorunlu çocuklarını Ankara'nın kapısına bırakıverdi! Suriye'deki insanlık dramına ortak çözüm üretmek yerine, "Aman evimizde bir olay yaşanmasın da..." diyerek, gerçeklere sırtını döndü. Terör örgütlerinin tatbikat alanı haline gelen Afganistan'ın, model olarak Suriye'ye taşınacağını ve AB sınırlarına komşu olacağını görmek istemedi. Bugün Türkiye'nin AB nezdinde derdini anlatabilmesi için birden fazla kara propaganda odağı ile uğraşması gerekiyor. Yönlendirilmiş haberlerle zihin dünyası şekillenen, korku içinde tepkisellik gösteren Avrupa halklarının ikna edilmesi kolay olacağa benzemiyor. Bakan Bozkır, zorlu tabloya rağmen umutlu konuşuyor ve "Bütün enerjimizi bu algıların değişmesine harcamak doğru değil. O zaman, yapmamız gerekenlere odaklanmalıyız. Biz, doğru bildiklerimizi yapmayı sürdürürsek, yanlış algılamalar zamanla ortadan kalkacaktır" diyor.
İkinci örnek ise AB ile ABD arasında süren stratejik ekonomik müzakerelerle bağlantılı. Transatlantik Ticaret İşbirliği Projesi, Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. AB ile ABD arasında kurulacak serbest ticaret alanı sadece Gümrük Birliği ile sınırlı olmayacak. İstihdam rekabetçi üretime, AR-GE'den toplam kaliteye kadar pek çok alanda yapısal sonuçlara yol açacak. AB'nin, ABD ile ekonomik entegrasyonu başarması halinde Amerikan malları Türk pazarına sıfır gümrükle girebilecek. Bakan Bozkır'ın aktarımına göre, sadece bu nedenle bile Türkiye yıllık 3-5 milyar dolar kayba uğrayacak. Nitekim Bozkır yaklaşan ticari tehlike karşısında Türkiye'nin, AB ile Gümrük Birliği'ni askıya alabileceğini söylemiş ve açıklaması geniş bir zeminde karşılık bulmuştu. AB tarafı bu duruşun blöf olmadığını gördüğü için hem Gümrük Birliği'ni gözden geçirme kararı aldı hem de ABD ile müzakerelerin seyri hakkında bilgi vermek üzere kurulan Danışman Kurulu'na Ankara'yı da davet etti.
Neticede...
Türkiye için yine sıcak ve stratejik günler yaklaşıyor. AB-ABD ekseni ya Türkiye'nin temsil ettiği değerleri, demokrasi ile İslam'ı bir arada yaşama ve yaşatma tecrübesini inanç ve medeniyet çatışması isteyenlere karşı ilham kaynağı olarak yüceltecek... Ya da Türkiye'yi dışlayan, meselelere sadece klasik laikçi bakış açısıyla yaklaşan çevrelere yakınlaşan ve sonu hüsranla bitmeye aday toplum mühendisliğine yönelecek. Bu tercih sadece Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun değil, dünyanın kaderini belirleyecek kadar önemli!