Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Artık karar zamanı!

Karar zamanı yaklaşıyor. Zira Türkiye ekonomisi "cesur siyasiler" ile "kaygılı bürokratlar ve hamileri" arasında giderek derinleşen pozisyon farklılığını taşımakta zorlanıyor. "Aşırı ihtiyatlı" tutumun ekonomiyle ilgili riskleri ne kadar bertaraf ettiği, buna karşın ekonominin gerçek potansiyelinin ortaya çıkmasını ne kadar baskıladığı iyi hesaplanmalı, ülkeyi yönetenlere, topluma ve piyasa profesyonellerine makul gerekçelerle anlatılmalı. Bu meselenin, "Siyasiler dünyanın her yerinde öyle söyler ama..." diyerek geçiştirilecek sınırı çoktan aştığı da kabul edilmeli.

***

Önemli bir hususun altını çizmekte fayda var. Türkiye, kronik yüksek enflasyondan çok çekti. Enflasyon hafızası hâlâ taze. Geriden gelen enflasyona göre fiyatlama alışkanlığı henüz kırılmadı. Kurdan fiyatlara geçişkenlik yine çok fazla. Yeterli talep artışını gördüğü andan itibaren tüm sektörler, ince fiyat ayarlaması yapma becerisi sergileyebilmekte. Bu yüzden "fiyat istikrarının" asla ihmal edilmemesi gerektiği açık bir gerçek. Lakin, "Düşük enflasyon arayışı sırasında ekonominin tüm dinamiklerinin kemoterapiye tabi tutulması doğru mu?" Kaldı ki, 12 yıldır ülkeyi yöneten kadrolar enflasyon noktasında duyarlı ve enflasyon üretmekten titizlikle kaçınıyor. Enflasyon hedeflerini son yıllarda bir türlü tutturamayan Merkez Bankası da sorunun kamudan kaynaklanmadığını, dış faktörler ve tarımla ilgili olduğunu kabul etmiyor mu? Fiyat istikrarı ile finansal istikrarı aynı anda gözettiğini savunan bu ekip "büyüme, istihdam ve ihracatı" ikincil öncelikte görmüyor mu? Para musluklarını sıkarak, sadece finans hareketlerine odaklanarak oluşturacağı iklimin reel sektör için yeterli olacağına bizi ikna etmeye uğraşmıyor mu? Peki ya durum tam da böyle değilse?
***

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu hükümette, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in rolüne ayrıca dikkat etmek gerekiyor. Her iki Bakan'ın, Erdoğan dönemindekine oranla hayli geniş siyasi hareket alanı bulduğu, kritik bazı konularda Başbakan Davutoğlu'nu daha rahat etkilediği göz ardı edilebilir mi? Kamuoyuna sunulan pek çok icraat planı hakkında, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda, "Bunları biz de düşünmedik mi? Ama her şeyin bir zamanı ve sırası var. İstişare edilmeli" mealinde değerlendirme yapılmadığı varsayılabilir mi?
***

Netice olarak...
Tarihi küresel ekonomik fırsatlara rağmen Türkiye ekonomisi, "dizginlemek isteyen" grupla, "koşturmak isteyen" grup arasındaki politika ve mesaj farklılığı nedeniyle yerinde saydırılıyor. Haziran 2015 seçimleri ile birlikte "üretim mi, finans mı?" çelişkisine son verilmesi, daha fazla yıpranmadan Merkez Bankası'nın sistemdeki yerinin ve görevinin yeniden tanımlanması, reform yığınlarına boğulmak yerine seçici olunması, doğru işin doğru anda yapılması gerekiyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA