Önümüzdeki sene 28 Şubat denen adi ve alçak askeri darbenin 20. yılını idrak edeceğiz ve sanırım daha da detaylı olarak bu darbenin anıldığı bir yıl yaşayacağız. Tüm darbelerde olduğu gibi, 28 Şubat darbesinde de TSK'nın harekete geçmesinin gerekçesi, eğitim şekli itibarıyla, sadece savunma gücü olarak değil, aynı zamanda, topluma liderlik yapma anlayışıyla yetiştirilmesinden kaynaklanan, "Atatürk ilkelerinin ve devrimlerinin elden gittiği" düşüncesidir...
Öte yandan 19 yıl önce büyük acılarla yaşadığımız 28 Şubat darbesini diğer darbelerden ayıran en önemli özel- lik, biraz da askeri bir müdahaleden ziyade "sivil toplumun tepkisi" algısı oluşturabilmek adına sadece silahlı kuvvetlerin eylem ve sözlerinin değil, sivil bürokrasi ile -sözde- sivil toplum örgütlerinin seçilmiş hükümet aleyhtarı eylem ve kararlarının da öne çıkarılmış olmasıdır...
***
28 Şubat darbesinde önemli bir rol oynayan ve "
sivil inisiyatif", "
beşli oluşum", "
beşi bir yerde", "
beş kafadarlar", "
yıkım ekibi" ve "
beşli çete" olarak da adlandırılan bu grubu TOBB Başkanı Fuat Miras, TESK Başkanı Derviş Günday, Türkİş Başkanı Bayram Meral, DİSK Başkanı Rıdvan Budak ve TİSK Başkanı Refik Baydur oluşturuyordu. TSK ile bürokrasi ve "
beşli çete" olarak adlandırılanlar başta olmak üzere -sözde- STK'lar arasında bu ittifak, seçilmişlerin baskı altında tutulmasında ve nihayetinde iş yapamaz konuma getirilmesinde açıkçası başarılı olmuştur...
Refahyol hükümetinin iç ve dış politika icraatlarının ülkeyi yıkıma götürdüğü öne sürülerek, sivil siyaset alanı adeta yok edilmiş; koalisyon ortağı partiye mensup milletvekilleri istifaya zorlanarak, milli irade hiçe sayılmıştır. Bu doğrultuda tüm toplum üzerinde psikolojik harekât faaliyetleri uygulanmıştır. Bu çerçevede, başta "
brifingler" olmak üzere, tehdit, gerilim, korkutma, beyin yıkama, düşman algısı oluşturma vb. yollarla toplum baskı altında tutulmuştur. Bu süreçte darbecilerce "
brifinglere" özel bir anlam ve önem verilmiştir...
***
Oramiral Güven Erkaya brifinglerle ilgili olarak basına verdiği şu demeçte aslında 28 Şubat askeri darbesinin postmodern karakterini çok açık şekilde itiraf ediyor:
"Brifinglerle kamuoyunu bilinçlendiriyoruz. Tabii çalışmalarımızın çoğu milletvekillerini iknaya yöneliktir. Rejimin içine düştüğü tehlikeyi öncelikle onların görmesi gerekir. Biz bu yola çıkarken Genelkurmay'da toplandık. Muhtemel olumsuzluklara karşı köklü, alternatif planlar hazırlamaya koyulduk. Her olumsuzluğun bir karşı koyma tedbirini aldık. Planlar cebimizde. Parlamento üyelerinin meseleyi siyaseten halletmeleri için bekledik. Verdiğimiz mesajları almadılar veya almak istemediler. Şimdi ikinci maddeyi uyguluyoruz. Sivil kesimde kamuoyu oluşturuyoruz."
***
28 Şubat 1997 darbesi başarıya ulaşan son askeri darbeydi... 28 Şubat darbesinden tam 10 yıl sonra 27 Nisan 2007'de bir askeri darbe teşebbüsü daha yaşadık ama bu sefer Recep Tayyip Erdoğan hükümeti dik durdu ve bu darbe teşebbüsü geri püskürtüldü. 14 Mart 2008'de AK Parti'ye bir kapatma davası açıldı ve bu da Kemalizm adına son yargısal darbe teşebbüsüydü. Sonrasında ise 7 Şubat 2012 ve 17-25 Aralık 2013'te Kemalizmin yerini almak isteyen Gülenizmin darbe teşebbüslerini yaşadık. Bu alçak teşebbüslerin hepsini Türkiye halkı geri püskürtmeyi başardı. Allah bir daha bu ülkeye hangi ideoloji adına olursa olsun anti-demokratik darbe teşebbüslerini yaşatmasın...