28 Şubat darbesinin finansal açıdan karakteristik özelliklerinden biri de hortumlanan pek çok bankanın yönetim kurullarında görev yapan emekli generaller meselesidir. Bu alışkanlık 28 Şubat döneminde o kadar yaygınlaşmıştı ki o dönem emekli generaller sadece bankaların değil, birçok özel şirketin de yönetim kurullarında görev almıştı. Elbette askerî vesayetin bütün ağırlığı ile hissedildiği yıllarda emekli generaller ticaret veya bankacılık birikimleri sebebiyle getirilmedi yönetim kurulu üyeliklerine. Özel sektör, biraz da şartların dayatmasıyla kendini koruma veya daha ötede onların nüfuzunu kullanarak ticari çıkar sağlama düşüncesindeydi. İşin ilginç yanı, bankaların hortumlanmasından sorumlu tutulan pek çok işadamı yargılanıp ceza alırken, yönetim kurulunda görev yapan generallerin hiçbir soruşturmaya konu edilmemesiydi.
***
Mesela, Sümerbank davasında
Hayyam Garipoğlu hapis cezası alırken yönetim kurulu üyesi emekli Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Muhittin Fisunoğlu hakkında hiçbir dava açılmadı. Aynı durum Etibank Yönetim Kurulu üyeliği yapan, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Vural Bayazıt için de geçerli. Etibank davasında bankanın sahibi
Dinç Bilgin ceza alırken Bayazıt Paşa'ya sorgu sual eden olmadı. Emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral
Teoman Koman da 28 Şubat darbesinde batan İnterbank'ın yönetiminde görev aldı ve adli süreçte ismi hiç geçmedi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hilmi Özkök'ün açık tavır almasıyla, emekli generallerin yönetim kurulu üyelikleri meselesi ortadan kalksa da, bu konu 28 Şubat'ın karanlıkta kalan ekonomik boyutlarından birini oluşturmaya devam ediyor.
***
28 Şubat'ın bu görünen finansal görünümünün yanında bir de görünmeyen ekonomik görünümü mevcuttur. Söz konusu dönemde "
teşvikler" önemliydi. Bu yüzden Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü'nde uzmandaire başkanı seviyesinde adeta temizlik yapıldı. Eşzamanlı olarak Anadolu'da yükselen sermayenin yatırım teşvik belgeleri verilmemeye başladı. Örneğin, perakende sektörüne girmek isteyen, Konya'da modern alışveriş merkezi açan bir grup engellerle karşılaştı. Zira İstanbul'daki sermayenin potansiyel rakiplere tahammülü yoktu. Özelleştirme İdaresi'nin Anadolu'da satışa sunduğu işletmelere daha çok yerel işadamları talip oldu. Bu amaçla bölgesel güç birlikleri oluşturuldu. Büyüklerin aldıkları ihalelerde finansman paketi oluşturulması için tanınan kolaylıklar aynı cömertlikle küçüklere yansıtılmadı. Ya yeterli süre verilmedi ya da bankalar kredi vermekte isteksiz davrandılar. Anadolu'yu vergi denetimi ile baskı altında tutma politikası uygulanırken büyüklere kesilen vergi cezaları da kıvrak manevralarla silindi. 1998 başında iptal edilen banka vergi cezaları buna örnektir.
***
1990'ların sonunda Hazine borçlanma ihaleleri de hakedişe bağlanmış ödemelerin önemli bir bölümü de şeffaf değildi. Borç oluşur, ödeneği bulunmaz, finansmanda kimlere öncelik verileceğini bir-iki bürokrat belirlerdi. Hazine'nin nakit ihtiyacını bilen, borçlanma ihalelerinde faizin hangi sınırdan kesileceğini kararlaştıran o isimler, birkaç büyük bankanın yöneticiyle kol kola idi. 28 Şubat darbesinin kamu maliyesi üzerine bıraktığı fatura halen ödenmekte...