Yeniden siyasi istikrara kavuşmak için 22 Kasım 2015 seçimlerine gitmemiz kesin gözüküyor. 23 Ağustos 2015 tarihi itibariyle Cumhurbaşkanı'nın ülkeyi bir tekrar seçime götüreceği açık ve net. İnşallah 22 Kasım gecesi yeniden tek başına hükümet kurulacak bir tablo çıkar da Türkiye en azından 4 seneliğine rahatlar. Öte yandan 22 Kasım'dan bir kez daha koalisyon fotoğrafı çıkarsa ne yapacağız? Parlamenter sistemin tabiatı itibariyle kriz ve kaos çıkarmaya mahkûm olduğunu ısrarla yazıyorum. Bu sefer çıkmazsa bir başka seçim bir daha aynı kriz çıkacak. Türkiye için çözüm iki turlu dar bölge başkanlık sistemidir. Bazılarının önerdiği Fransız tarzı yarı başkanlık rejimi de Türkiye'nin derdine asla çare değildir. Peki niye yarı başkanlık modeli çare değildir?
***
Eğer başkan ve başbakan farklı partilerden olursa, bu iki görevli devleti iki farklı türde yönetmeye girişir ve bu sistem, başkanın halk tarafından seçildiği, başbakanın meclis tarafından seçildiği, iki başlı yürütmesi olan yani yürütme kuvveti etkinliksiz ve istikrarsız hale getirilmiş, yozlaşmış bir parlamentarizm olur. Özetle, asli karakteristikleri açısından bakıldığında yarı başkanlık sistemi diye adlandırılan model, bir başkanlık rejimi türü değil, bazı anayasa hukukçularının sınıfladığı gibi, bir parlamenter sistem türüdür.
***
Başkanlık sistemi hakkında şu an medyada yüzlerce palavra söyleniyor.
Sırf Erdoğan takıntısından ötürü başkanlık rejimine dair hurafeler üretiliyor. Sahip olduğumuz parlamenter sistem ile başkanlık sistemi kıyaslanırken uydurulan yalanların haddi hesabı yok. Bu yalanlara karşı ben de defalarca ve tekrar tekrar başkanlık sistemine dair gerçekleri yazacağım. Gerçekleri tekrarlamaktan asla bıkmayacağım.
***
2008'den beri gazetelerde ve ekranlarda siyasi yorumlar yapan bir yazarım. Ekran tartışmalarında da ne zaman konu gelse başkanlık sistemini savunmuşumdur. Katıldığım tartışmalardaki bir tuhaflık hep dikkatimi çekmiştir. Parlamentarizmin savunucusu karşımdaki yorumcu sözü alarak, uzun uzun mevcut parlamenter sistemin bütün kepazeliklerini gözler önüne serer. Baştan hangi tarafta olduğunu bilmeseniz, bu konuşmacı, alternatif bir sistemin, yani başkanlık sisteminin, savunmasını yapacaktır zannedersiniz. Ortaya koyduğu tablo, iflah olmaz derecede çürümüş parlamentarizmin resmidir. Fakat sözlerini bağlarken hep aynı palavra formülle bitirir:
"
Bugünkü durum böyledir ama şöyle şöyle tedbirler alınırsa parlamenter sistem gayet iyi yürütülebilir. Parlamenter sisteme alternatif olan başkanlık sistemi, bizi diktatörlüğe götürür."
***
Parlamenter sistemi işler kılacağı zannedilen tedbirlerden en önde geleni, "
Liderlik sultası"nın ortadan kaldırılabileceği hurafesidir. Oysa "Liderlik sultası" parlamenter sistemin tabiatında mevcuttur. "Liderlik sultası"nın Türk siyasi hayatına özgü bir şey olduğunu, dolayısıyla sadece bizdeki bir arıza olduğunu, yani sistem değişikliğine gitmeden düzeltilebileceğini zannedenlere bazı olguları hatırlatmak isterim.
***
Bilindiği gibi İngiltere, Almanya ve İtalya parlamenter sistemlerle yönetiliyor. Churchill I. Dünya Savaşı başında bir bakandır, yani parti liderliğinde bulunan bir isimdir; II.Dünya Savaşı sonunda da başbakandır. Arada 30 yıl vardır. Diğer ülkelerin liderlerini de incelerseniz, liderlikte 25-30 senelik süreler bulursunuz. Brandt, Kohl, Craxi, Moro, vs.
Yani parlamenter sistemin "liderlik sultası" yaratmadan var olabileceği iddiası da bir hurafedir.