Biliyorsunuz 10 Ağustos seçimlerinden hemen sonraki gün Yeni Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'dur. Hayırlı olsun başlıklı bir yazı yazmıştım. Şimdi de Abdullah Gül'ün siyasete dönüşü için aynısını yazıyorum. Benim kanaatim ve analizime göre Gül yeniden kurucusu olduğu AK Parti saflarında siyasete dönecek ve vekil olarak TBMM'de yer alacaktır...
Önümüzdeki 10 yıla yine AK Parti'nin damga vuracağı kesindir. CHP ve MHP'nin bir iktidar alternatifi olamayacağını kendi seçmenleri dahil herkes biliyor. O sebeple CHP'ye yakın medyada habire AK Parti'den yeni dönemde kimler vekil ve bakan olur diye konuşuluyor.
Bu halde AK Parti'nin yeni dönemde her koşulu düşünerek bol alternatifli olması çok yararlıdır.
AK Parti kendi içinden önemli devlet adamları çıkarma yeteneğini göstermiş bir parti. Mesela Özal sonrası ANAP bu kabiliyeti gösterememiş ve adım adım çökmüştü. AK Parti ise çok kritik sorumluluklar alabilecek üst seviyede devlet adamlarını çıkarma becerisini gösterebilmiş bir parti. İşte Ahmet Davutoğlu önce Dışişleri Bakanlığı'nı sonrasında Başbakanlık koltuğunu dolduran bir devlet adamı oldu. AK Parti'den yeniden siyasete dönecek olan Gül de bir devlet adamıdır. Abdullah Bey de olağan ya da olağanüstü her şartta yeniden önemli siyasi görevler üstlenebilecek biridir. Yani Davutoğlu ve Gül birbirinin sigortası olacak iki değerli devlet adamıdır.
Bu seçimlerde siyasete geçme kararı alan Hakan Fidan da yeni kuşak sigorta devlet adamlarından biridir. İşte o yüzden AK Parti hala bu topluma ümit veriyor. Yüzde 45'in üzerinde bir teveccüh görüyor. Dünyanın bin türlü hali olduğunu unutmayalım. Her hal ve şartta Türkiye'nin belli devlet makamlarını o makamın ağırlığını kaldıracak şekilde doldurabilecek güçlü isimlere ihtiyacı vardır. Bu bağlamda Gül'le ilgili yorumlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan çok haklıdır. Hem Davutoğlu hem Gül hem de Fidan yeni dönemde çok gerekli ve değerli devlet adamlarıdır.
Önümüzdeki 10 yıla damga vuracak yeni AK Parti yönetimleri Yeni Türkiye'yi inşa edecektir. Yeni Türkiye'nin lideri ise çok açıktır ki Recep Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan seçilmiş ve partili bir Cumhurbaşkanıdır. Yani o bağlamda Recep Tayyip Erdoğan yönetimin başı anlamında da devlet başkanıdır. Bunun böyle olacağını Erdoğan defalarca meydanlarda deklare etmiştir.
Başbakan Davutoğlu'nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan da Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinden sonra Başkanlık sisteminin adının konması ve anayasal rejim haline gelmesi gerektiğini ve başka türlü bu durumun doğal olmadığını defalarca yazmış ve söylemiştir. Zaten Ahmet Davutoğlu'nun çok önemli bir devlet adamı olduğunun en büyük kanıtlarından biri Etyen Mahçupyan gibi çok zeki ve asla rasyonaliteden sapmayan bir entelektüeli başdanışman olarak seçmesindedir. Davutoğlu'nun ileride yazacağı anılarda bu kararının hayatının en doğru kararlarından biri olduğunu yazacağına eminim.
Asla rasyonaliteden sapmamak ve hislerine yenilmemek şu an çok zor bulunan bir değer. Şu an Türkiye akılsızca duygusal hezeyanları analiz kılıfında sunan insanlarla dolu. Muhalefet zaten böyle ama hükümet kanadında da böyle insanlar çok. Medyada da rasyonel ve analitik zeka ile yazı yazan çok az kalem var. Geçenlerde Almanya dönüşü uçakta Hürriyet gazetesini uzun süredir ilk defa baştan sona satır satır okudum.
Rasyonalite ve zeka ile yazılmış bir yazıya rastlayamadım. Hemen hepsi duygu patlamaları ile dolu hezeyan yazıları. Oysa hangi düşüncede olursanız olun önce rasyonel olmanız gerekli. Sonrasında temennilerinizi yazarsınız.
İşte bu rasyonel ve objektif gözlükle hayatı analiz ederseniz milletin çoğunluğu nezdinde bu ülkenin tartışmasız liderinin Erdoğan olduğunu ve Erdoğan'a AK Parti içinden alternatif çıkartmaya çalışmanın salaklık olduğunu görürsünüz. Yeni dönemi duygulardan ve histerilerden bağımsız objektif dille analiz eden kalemlere Türk medyasının ihtiyacı var...