Komşularımızda olduğu gibi topraklarımızdan petrol ya da doğalgaz fışkırmadı... Ama Anadolu insanının bilinci bu toprakların kaderini, komşularımızın sahip olamadıkları zenginliklerle donattı... "Kader size sadece limon veriyorsa, bundan limonata yapmayı denemelisiniz" denilmez mi?
İşte bu bilinç sayesinde bu zor coğrafyada çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi yaşıyor. Bilinçli insanlar ve toplumlar en elverişsiz coğrafyalarda bile, kaderlerinin yönünü olumluya çevirecek kararlar alabilirler. Bu bilincin sandığa yansıması sayesinde Türkiye'nin alt ve üst yapısı yenilendi... Yollar, köprüler yapıldı, köylü toplum kentli oldu. Türkiye bir turizm ve bir ihracat ülkesi olarak 21'inci yüzyılı karşıladı.
Seçilmişler ve hizmetleri
Halkın oyları ile sandıktan çıkanlar ülkeyi yarınlara hazırladı. Sonra da hizmet nöbetini yeni partiler ve liderler devraldı. İçerideki bilinçsiz azınlığın davranışlarına ve dışarıdaki komplolara rağmen ve askeri darbelerle bu akışın yönü çevrilmeye çalışılsa bile, su yatağında akmaya devam etti. Komşularımızın petrol zenginlikleri ile teokratik rejimler ve oligarşik dikta rejimleri fonlanırken, Türkiye gemisi yelkenlerini farklı ufukların rüzgârlarına açabildi.
İktidar ebedi değildir
Derin toplum seçilmişlerin meşru kabul edilmediği siyasal modelin ya "Anarşi" ya da "Militarizm" olacağını çok iyi biliyor. Ve bu insanlar Tayyip Erdoğan'dan veya AK Parti'den bıktıkları ya da onu başarısız buldukları zaman oylarıyla başka bir partiyi ve siyasetçiyi iktidara taşıyacaklarını da biliyorlar.
Oyları ile kaç iktidarı değiştirdi bu insanlar... Bir seçimde birinci olan partinin ertesi seçimde baraj altında kaldığını görmedik mi? Bundan sonra da bu hep böyle olacak!
Aklın yolu gerçekçiliktir
"Olanla öleni geri getirmek mümkün değildir" gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor... Ama isterseniz müspet bilimlerdeki olmayana ergi metodu ile olmuş bitmiş siyasal gerçekleri de, hayal âlemimizde değiştirmeyi deneyebiliriz. Seçmenin iradesine değil de terörizme ya da kökü dışarıda örgütlere bel bağlayarak, geleceği görmeye çalışabiliriz. Bizi ortak kadere sahip kılan birlikteliklerimiz yerine, bizi birbirimize düşman kılacak farklılıklarımızı vurgulayabiliriz.
Ama aklın ve gerçeklerin yolu bu değildir.