Dünkü Sabah'ta sevgili Nihat Hatipoğlu'nun "Kıyamet günü nefret edilen 8 grup" başlıklı yazısını okurken, yine Nasrettin Hoca'yı hatırladım.
Komşuları Hoca'ya "Kıyamet ne zaman kopacak" diye sorduklarında "Ben öldüğüm zaman büyük kıyamet, karım öldüğünde de küçük kıyamet kopacak" cevabını vermiş ya...
Kibir sahipleri
Nihat Hatipoğlu da dünkü yazısında "Bir rivayet"e dayanarak kıyamet gününde Allah katında en büyük azaba müstahak görülecek sekiz tür insanı şöyle sıralamıştı...
Dilleriyle halkı döven, söven ve birbirlerini lanetlemeye sebep olan "Sekarrun"lar/ Kendilerini başkalarından üstün gören kibir sahibi "Hayallun"lar/ Din kardeşlerini gördüklerinde yaltaklanan, ancak yüreklerinde din kardeşlerine karşı kin besleyenler/ Şeytan tarafından fitne, kötülük, karışıklık üretmek için çağrıldıklarında süratle koşanlar/ Dünyevi bir menfaati veya malı yalan yeminle kendilerine aitmiş gibi gösterenler/ İnsanlar arasında dedikoduyu yayanlar/ Seven kişileri birbirinden ayıranlar/ Din kardeşlerini tuzağa çekip ayaklarını kaydıran zalimler.
Bu listede yer alan davranışların sahipleri Allah katında nasıl görülüyorlarsa, kullar tarafından da kıyamet günü beklenmeden, aynı yaklaşım içinde gözlemlenirler...
Ama ne var ki bu tür davranışların sahiplerinin yaptıkları bu dünyada yanlarına kâr kalabilir...
Bir yazımda "Cennet de cehennem de bu dünyadadır" diye yazdığımda bir sayın okurum "Siz asıl cehennemi görseydiniz böyle yazamazdınız" diyerek kınamıştı beni... Hatipoğlu'nun listesinde yer alanların davranışlarına bakarken aynı yanılgıya düşmeyi göze alsam ve "Bazıları için kıyamet de bu dünyadadır, ama bunların davranışlarını yargılamakta hukuk da ahlak da yetersiz kalır" dersem çok mu yanlış olur?
Kısacası kin ve nefret üretenlerin, kitleleri şiddete teşvik edenlerin ve dedikoducuların kıyamet günü gelmeden de azap çektikleri bir dünyada yaşamak istemez miydiniz?
Büyük kıyamet
Nasrettin Hoca'ya dönersek... Bir eşi genç diğer eşi de yaşlı olan Nasrettin Hoca'ya bu eşleri "Bir kayıkta olsak ve kayık batsa hangimizi kurtarırdın" diye sormuşlar. Hoca da yaşlı olan eşine "Sen yüzme biliyorsun umarım" demiş ya... Hoca bu genç eşin ölümünü de herhalde "Büyük kıyamet" olarak görüldü.