Moralleri çok bozuk. Kamyondan atarken manavın elinden kaymış karpuza döndüler.
Kimisi birkaç günlüğüne Barcelona'ya gidip stres atıyor. (Sıcak zeytinyağlı "paella" yeme, kötü sonuçlara yol açar. Üstelik İspanya'da tuvaletlerde su olmadığı gibi kağıt da bulunmaz. Sonra uyarmadı deme Fadime.) Kimisi kaybedenlere küfürleri sıralıyor.
Kimisi "Gandhi Kemal" gibilerden yeni bir "mostralık" ve tabii buna uygun yeni bir "mazmun" arayışında: Mazlum Mustafa, Bitirim Muharrem, falan... Lakin bunun için "yukarıda" alınacak kararlara ve yakılacak ışığa ihtiyacı var. (Zafer Bey'in odasına bak bakalım, ışığı yanıyor mu?) Kimisi edepsizleniyor, "kazandınız ya, daha ne istiyorsunuz, artık peşimizi bırakın" diye diklenmeye kalkıyor.
Kimisi umutsuz, "çiçek böcek edebiyatına geçme" temrinleri yapıyor, fabrika ayarlarına dönecekmiş. Oysa uyanıklık edip seçimden aylar önce "artık aşk yazacağım" demiş olanlar badireyi hasarsız atlattılar.
Kimisi "elde var hüzün" diye içli şiirler döktürüyor. Kimisi "küstüm, oynamıyorum" diyor, bir daha oy kullanmayacakmış (cahil halk eğitilene kadar)... "Herkes gibi ben de çok üzgünüm" diyor (üzgün olmayan yirmi dört milyon kişi var.)
Kimisi "sözümü dinlemiyorsanız ben de artık yazmam" dedi, çekti gitti. "Yazdıklarımı kimseye okutamıyorım" demenin yiğitliğe sürdürmemeye çalışan şekli.
Kimisi "bizi seçimi AKP'nin kazandığına inandırdılar" diyor, meğerse bu bir yalanmış. Aşk da bir yalan mı acaba, eski bir yalan, Adem'le Havva'dan kalan?
Kimisi domuzluğundan hiç taviz vermeden zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkabilmek için debeleniyor. Kimisi gene ve kimbilir kaçıncı kere "kesin hile yaptılar" teranesinin derin dıngıllığına sığınıyor.
Kimisi, kurtulamayacağını, yediği herzelerin unutulmayacağını anladı. (Aydın Bey bunlara "on beş gün dayanın, geçer" demiş!)
Bu arada "yaşanmaz bu memlekette" edebiyatı da yeniden canlandı.
Elinde olsa buralarda hiç durmazmış... Stockholm, duy sesimizi!
Niçin? Burada çomak mı sokuyorlar?
Mayıs ayında güzel güzel oturuyordun da aralık ayı mı zor geçecek?
Ne oldu yahu, memlekette darbe falan mı oldu?
On üç senedir oturabiliyordun da şimdi mi minder battı?
Çek git o zaman, ne bekliyorsun?
"İmkanı olsa bir dakika durmazmış"... Haa, yoksa elinde geçerli bir mesleğin mi yok? Doğru dürüst lisan da mı bilmiyorsun?
Alacak bir ülke bulsa hiç durmazmış. Orada belki birkaç roman yazarmış (Orhan öyle yapıyor ya.) Yeni Zelanda'ya yerleşmeyi düşünen Tevfik Fikret'e dönmüş.
Asıl derdi şu: FETÖ'nün şirketlerine "sırf muhalif oldukları için" el konmuş. Bunu söyleyen de eski bir asker. Bunları FETÖ'nün gazetesinde yazıyor. FETÖ'yü terörist ilan eden de Milli Güvenlik Kurulu. Eski arkadaşları.
İsmet Paşa böylelerine ne derdi: Hadi canım sen de!