Başkanlık sistemi çok sakıncalıymış, çok... İstemeyenler öyle diyorlar ya...
Bakalım neymiş sistemin özellikleri?
Beş yıllığına seçilecek... Ee, bugün kaç yıllığına seçiliyor, otuz sekiz yıllığına mı?
İki kere üst üste seçilebilecek... Ee, bugün öyle olamıyor mu? Altı kere mi üst üste seçilebiliyor?
"Devlet başkanı" sıfatını alacak ve "yürütmenin başı" sayılacak... Ee, bugün neyin başıdır, halay başı mı?
Kanunları onaylayacak... Ee, bugün ne yapıyor, top yapıp oynuyor mu?
Gerekirse TBMM'ye geri gönderecek... Ee, bugün nereye gönderiyor, kâğıt fabrikasına mı?
Bir kanunun Anayasa'ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açabilecek... Ee, bugün nerede açabiliyor, Çemişkezek Adliyesi'nde mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başkomutanı olacak... Ee, bugün piyade taburunda depo çavuşu mudur?
Üst düzey kamu yöneticilerini atayacak... Ee, bugün kimleri atıyor, ambar memurlarını mı?
Halka karşı sorumlu olduğu için görevinden alınamayacak... Ee, bugün alınması için dilekçe verenleri savcı çay bile ısmarlamadan kovalıyor...
Görüldüğü gibi başkanlık sistemi ısırmazmış. Bugünkü "adı konulmamış yarı-başkanlık sisteminden" de çok fazla bir farkı yokmuş. Kimseye de bir zarar gelmemiş.
Gelelim "esaslı" farklarına:
Başkanlık sisteminde bakanlar kurulu meclis üyelerinden oluşmaz. Bir kişi aynı anda hem bakan hem milletvekili olamaz.
Parlamenter sistemde bakanlar "iktidar partisinin o işi en iyi yürütebilecek mebuslarından" seçilirler, başkanlık sisteminde de "o işten en iyi anlayan vatandaşlardan"...
Bir bakan muhalefet saflarından bile olabilir, yeter ki kabul etsin ve de elinden iş gelsin! Bir bakan sanayi çevrelerinden, başka bir bakan sanat çevrelerinden, bir diğeri spor, birisi de, ne bileyim, balıkçılık çevrelerinden bile olabilir. (Ben başkan olsam Fatih Terim'i Spor Bakanı yaparım. Bunun için politikaya atılması hiç gerekmeyecektir. Memleket kazanır.)
Bakanlar meclise karşı değil, başkana karşı sorumlu olurlar. Güvenoylaması yoktur. Mecliste kumpas kurup bakan yıpratmak, bakan devirmek de yoktur tabii.
İşini iyi yapamayan gider, yerine başkası getirilir.
Bir çırpıda bütün "kabine" bile değiştirilebilir başkan tarafından, ne sarsıntı olur, ne hükümet krizi çıkar, ne siyasi darboğaza girilir. "Hükümet düşürmek" akıllara dahi gelemez.
Başkanlık sisteminde "koalisyon" gibi zararlı saçmalıklar tasavvur dahi edilemez. Herhangi bir şekilde "fetret devri" de sözkonusu olabilemez. "Erken seçim" diye bir şey de yoktur. Zırt pırt sandığa gidilmez, zamanı gelince gidilir.
Dikta tehlikesi varmış... Cahil bir psikopat darbe yapıp başınıza gelseydi hem diktayı hem şeriat düzenini o zaman görürdünüz! En çok da Bilgi Üniversitesi'nde yuvalanmış bazı allamelere bir tarafımızla gülerdik, ilkokulu dışarıdan bitirebilmiş bir şizofrene profesörler esas duruş gösterdikleri zaman.