Yahoo'da yayımlanan haberde, 40 ABD kenti mutfak lezzetine göre sıralanmıştı. Birinci sırada New Orleans vardı, en sonda Fresno... Listenin görsel malzemesi ilginçti: Kent neyle ünlüyse, karayolu tabelasına onu çizmişler. Kimine sosisli sandviç, kimine biftek...
Tokat'ta yaptığımız kısa değerlendirme toplantısında benzeri bir öneride bulunmuştum: "Bir afiş düşünün... Üstüne sadece bir fotoğraf (veya çizim) koyma ve sadece bir slogan yazma hakkınız var... Bunlar ne olurdu?"
Bunu önerirken aklımda İspanya'nın Bilbao kenti vardı... Bilbao hoş bir kentti. Ancak onu dünyaya sunacak bir numara gerekiyordu.
Ünlü mimar Frank Gehry'ye bir modern sanatlar müzesi binası ısmarladılar. Bilbao kelimesi akıllara kazınana kadar, kenti o acayip tasarımıyla Guggenheim Modern Sanatlar Müzesi simgeledi.
Bir kentin markalaşması, "bir resim ve bir slogan" ile başlar... Ancak eldeki para, zaman ve emek o noktada yoğunlaştırılacağı için, çok iyi seçilmeleri gerekir.
Turizm olabilir... Organik tarım olabilir... Sağlık olabilir... Hatta hiçbir özelliği olmayan bir kenti, "Çöpçü Kent" haline getirebilirsiniz. (Tabii daha şık bir tabirle!)
Şaka yapmıyorum: İsveç, çöpleri ayrıştırıp işlemede o kadar ileri gitti ki diğer ülkelerden çöp ithal ediyor. Bir benzeri niye Türkiye'de yapılmasın?
Not: Lezzetle başladık, lezzetle bitirelim. Tokat'ın damakları şenlendiren kahvaltısı, bu pazar (28 Aralık) Boğaz'daki Lacivert Restoran'da sunulacak. 'Brunch'a Tokat Valisi Cevdet Can ile Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu da geliyor. İmkânı olan denesin.