Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta dile getirdiği, "En az 3 çocuk yapın" sözü, başta feministler olmak üzere, birçok çevreyi kızdırıyor.
Halbuki (üslup bir yana) içerik olarak Erdoğan'ınki doğru bir yaklaşım. Çünkü 2050 yılı civarında Türkiye'nin nüfusu önce duraksayacak, sonra azalmaya başlayacak. O arada nüfusumuz yaşlanacak. Bu da, başta ekonomi olmak üzere, birçok sorunu beraberinde getirecek.
O halde: Evladının, torununun, ülkesinin geleceğini düşünen herkesin, "3 çocuğu" savunması gerekir.
Ancak... Demokratik bir ülkede, siyaset ile toplumun karşılaşma alanı olan nüfusa söz geçirmek çok zordur.
Nitekim bu gerçeği Erdoğan geçen gün şöyle dile getirdi: "Nüfusun yaşlanması noktasında şahsen ciddi bir mücadele verdim. Ancak başarılı olduğumu söyleyemem. Her yerde, 'En az üç çocuk' diyorum ama kimse yanaşmıyor."
Ben de ne zaman bu konuya değinsem... Okurlarımız, "Bir tanesinde dahi zorlanıyoruz, üç çocuğa bakacak durumumuz hiç yok" diyor.
İşte kentleşmenin etkisi! Köy ortamında çocuklara "saldım çayıra, Mevlam kayıra" mantığıyla yaklaşabilirsiniz. Kentte ise eğitiminden eğlencesine, giyiminden beslenmesine çocuk çok pahalı bir varlık.
Bu yüzden... Nikâh sırasında Erdoğan'a, "3 yapacağız, 5 yapacağız" sözü veren çiftler... Niyetleri öyle olsa dahi, eve vardıklarında vazgeçiyor.
Not 1: AK Parti, Süleyman Soylu başkanlığında çalışmalar yaptı. Birine ben de katılmıştım. (Bakınız 26 Mart 2013 tarihli yazım.) Toplantıda, çocuk konusunun bir numaralı aktörü olan kadınların fikrinin alınmadığını fark ettim. Partilileri uyardığımda, hemen savunmaya geçtiler. Sonuç ortada.
Not 2: Çin'in otoriter rejimi, nüfus artışını yavaşlatmak için halktan tek çocuk yapmasını istemişti. Sonuç: Millet erkek olana kadar doğan kız bebekleri bir punduna getirip öldürdü; erkek-kadın dengesi bozuldu.