Bunun için Almanya'nın dünyaca ünlü Nürburgring pisti gibi çok güzel bir örnek de var karşımızda. İsteyen vatandaş piste gidip parasını ödüyor ve içeride aracıyla pist turu atabiliyor. Ya da bir başkası kendi aracıyla değil de pist içerisindeki araçlardan birini kiralayıp da bu tecrübeyi yaşayabiliyor.

Sürüş dinamiklerine hakim olmayı sağlayacak olan bu tecrübe sayesinde, caddelerde hız yapma hevesinin azalacağını düşünüyorum. Keza bir çok kez pist aktivitesine katılıp da bu aktivite sonrasında piste çıkan kişilerin yorumlarını dinlemiş biri olarak, edindiğim kanı: "Artık trafikte hızlı gitmeyi düşünmüyorum, çünkü pistte edindiğim tecrübe ve keyif,hızlı araç kullanılacak tek yerin burası olduğunu öğretti" oldu. İstanbul Park'ın ulaşılabilir fiyatlarla halkın kullanımına açılmasının yanı sıra, bir de burada daha ilgi çekici ve daha az maliyetli motorsporları organizasyonları düzenlenmeli.

Örneğin Tır çekicisi yarışları ya da pick-up olarak tanıdığımız kamyonet yarışları ya da WTCC düzenlenebilir. Nasıl ABD'de Nascar yarışları popüler oldu? İzleyicilerin, yollarda ördükleri, işe gidip geldikleri araçların pistlere çıkması ayrı bir merak uyandırdı. Bu felsefeyi kullanıp daha düşük maliyetli motorsporları desteklenmeli. Ve İstanbul Park'a yapılan, pist, sosyal tesis, ulaşım ve otopark gibi yatırımların sürekli kar sağlayacak duruma getirilmesi gerekli.

İstanbul Park'ta bu etkinliklerle birlikte sürekli olarak hatıra eşyalarının satın alınabileceği bir market, içerisinde trafik eğitiminin de verilebildiği sosyal alanlar da devreye sokulup, yılın 12 ayı kullanımı sağlanabilir. Ehliyet sınavı eğitimleri ve sınavları pistin çevresindeki otopark alanlarında ile rahatlıkla yapılabilir. Bu kadar yatırım yapılan bir projenin gözden düşmeden tekrar canlandırılması gerekli.