Baletin, bale sanatı icra eden erkek dansçı olduğunu biliyorsunuz. Tütü ise balerinlerin yani kadın dansçıların giydiği tülden etek. Peki baletler, tütü giyer mi?
Bu soruyu soran ben değil, 6 yaşındaki kızım Ela oldu. Onunla birlikte Maslak'taki Sihirbazlık Okulu'nun içinde yer alan Cambazhane'de sahnelenen Köpekler Bale Yapamaz adlı çocuk oyununa gittik. Başrolde bale yapmak isteyen Pako adında bir kukla köpek vardı. Pako'nun sahneye çıkarken tütü giymesine kızım Ela itiraz etti. "Baba bu köpek erkek, sesi de zaten erkek sesi. Peki neden balerinlerin tütüsünü giymiş?" dedi.
Onun sorusunu, oyun bitiminde oyunculara sorduk. İçlerinden biri, "Haklısınız. Hiç aklımıza gelmemişti. Yönetmenimize soralım" dedi. Biraz sonra içlerinden biri yanımıza geldi: "Oyun, Anna Kemp'in kitabından uyarlanmış. O kitapta da Pako tütü giyiyor. Yönetmenimiz aslına sadık kalmak istemiş" dedi.
Açıklama bizi pek tatmin etmedi doğrusu. Çünkü 2-8 yaş arasındaki çocuklara hitap eden oyun, o yaşlarda cinsel kimliklerini keşfetmeye çalışan miniklerin kafasını karıştırıyordu. Tabii ki, genç tiyatrocu kardeşlerim bunu bilerek oyunu sahnelememişlerdi. Ama çocuklarla ilgili yapılan her işte mutlaka bir "pedagog duyarlılığı" gerekiyordu.
Bu çobana el verin
Geçen haftanın en çok izlenen sosyal medya videosuydu. Kısa sürede milyonlarca kişi tarafından seyredilip, beğenildi. Ankara'da bir çoban, koyunlarını otlatırken, insanın iliklerine işleyen muhteşem sesiyle dağlara karşı bir bozlak okuyordu. Videoyu izleyenlerden biri de Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'ydi. Çoban Tarık Kara'yı makamına davet etti.
Yetenekli çoban orada da Neşet Ertaş'ın türkülerini büyük bir başarıyla seslendirdi.
Geçenlerde bir kuryenin piyanoda çaldığı Türk Marşı ile nasıl şöhrete adım attığını ve ünlü piyanistimiz Gülsin Onay'ın himayesine girdiğini anlatmıştım. Çoban Tarık Kara, hem yetenekli hem de yakışıklı bir kardeşimiz. Yani bu işi profesyonel olarak yapmaya kalkarsa şöhrete ulaşması pek uzun sürmez, bizim de kulaklarımızın pası silinir. Bakalım ona kim el verecek? Benim ilk adayım İbrahim Tatlıses... Haydi İbo, göster kendini...
Kadınlarla Büyük Türkiye Programı
Lale Orta bu ülkenin gurur duyduğu kadınlardan biridir. Çünkü Türk Futbol Tarihi'nin ilk kadın hakemidir. Spor muhabirliği ve yazarlığı yaptığım yıllarda Lale Orta'yı sahada gördüğüm anlarda içime bir mutluluk ve huzur yayılır, o maçın son derece centilmence geçeceğine inanırdım. Nitekim yanılmazdım da. Onu gören futbolcular; hem rakiplerine hem de hakemlere karşı daha bir nazik, centilmen ve hoşgörülü olurlardı.
Lale Orta'yı bir süredir iki hakem arkadaşıyla birlikte BeIN Sports'ta sunduğu Trio programında da izliyordum. Yıllardır biriktirdiği hakemlik tecrübesiyle pozisyonları son derece net bir şekilde yorumluyor ama bunu yaparken bazı futbol yorumcuları gibi şova kaçmak, kıraathane muhabbetine soyunmak ya da kişileri ve kurumları manipüle etmek yerine son derece adil bir tutum sergiliyordu.
Lale Orta'nın Merkez Hakem Komitesi başkanlığına getirildiğini öğrenince nasıl mutlu oldum anlatamam. Çünkü kadın eli değdiğinde her şeyin nasıl güzelliştiğine pek çok kez tanık olmuştum. Son yıllarda iyice yıpranan ve prestij kaybeden Türk hakemliğinin Lale Orta sayesinde "Orta yolu" bulup, dengeleneceğine gönülden inanıyorum, Ayrıca bu tercihin, Başkan Erdoğan tarafından sıkça söylenen "Türkiye Yüzyılı'nı kadınlarla inşa edeceğiz" söyleminin de altını lâyıkıyla doldurduğunu düşünüyorum. Yolu, bahtı açık olsun...
Gaf'let kürsüsü
Türk bayraksız, Atatürk portresiz salonda 6'lı masanın mutabakat metninin açıklandığı sırada Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın uyuyakalması, seçmen için "Uyandırma Servisi" gibiydi.
Zap'tiye
Maaşlarla üç haftada IPhone, üç ayda otomobil alınabildiği söylenen Fransa'da öğrenciler bedava gıda yardımı alabilmek için geceden kuyruğa giriyor. Yeni Fransız İhtilali yakındır...
Ne demiş?
"Dizilerdeki hayat ne güzel. Kavga ediyor, kapıyı vurup çıkar çıkmaz 'Taksi' diyor, hoop taksi hemen önüne geliyor. Benim gibi söve söve otobüs durağına yürüyeni hiç görmedim!.." (Sosyal medyadan)