Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn Katar'la diplomatik ilişkileri dondurdu. Ardından Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşleri terör örgütleri listesine aldı.
Önce Katar'ın körfezden dışlanmasıyla başlayalım. Suudi Arabistan'ın Müslüman Kardeşler tahammülsüzlüğü bilinen bir gerçek. Buna karşın Katar, özellikle Mısır ve Tunus'ta İhvan'a en büyük desteği veren ülkelerin başında geliyor. İki cephe arasında bir enerji meseleriyle ilgili ciddi rekabetler söz konusu. Bu kavgaları Katar'ın El Cezire'si ile Suudi Arabistan ve B.A.E'nin El Arabiya televizyonunun ekranlarından görmek de mümkün.
İkinci konu İhvan noktasındaki görüş ayrılıkları. Suudi Arabistan ile İhvan'ın yol ayrımı 1990'lara dayanıyor. Birinci Körfez Savaşında İhvan'ın Irak'ta Saddam Hüseyin'den yana tavır almasıyla ipler geriliyor sondaki dönemlerde de aradaki bağ tamamen kopuyor.
3 Temmuz Mısır darbesi, İhvan'a yönelik bir hareketti. Bu darbenin mimarları Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri'ydi. O dönemde Sisi'ye Amerika'dan çok Körfez ülkelerinden destek geldi hatta darbenin başarısız olması halinde Sisi'ye garantör bile olundu.
Mısır'da Muhammed Mursi iktidarı tam bir yıl sürdü. Bu süreçte Mursi'nin Suriye'deki iç savaşa yönelik bazı açıklamaları Suudi Arabistan'ın Suriye politikasında da kırılma noktası oluşturdu.
Mursi, rejimin mutlaka gitmesi gerektiğini bunun için herkese görev düştüğünü söyledi. Bu açıklamanın ardından Mısır'dan bazı selefi grupların Esed'e karşı savaşmak üzere Suriye'ye gitmesi Suudi Arabistan için bir koz haline geldi. Suudi yönetimi Mursi'yi, müslümanları Suriye'de cihada teşvik etmekle suçladı.
Mursi ve Müslüman Kardeşler, Ortadoğu'da Suudi Arabistan için bir tehditti. İhvan'ın hem siyasi hem dini görüşü Suudi yönetimi tarafından benimsenmiyor ve Suudi Arabistan, Arap Baharıyla gelen İhvan rüzgarına endişe ile bakıyordu.
Tunus ve Mısır'da demokratik seçimlerin yapılması, sandıktan Müslüman Kardeşler'in etkin çıkması, Suudi Arabistan için bir tehlike arz ediyordu. Çünkü bölgeye hızla yayılan demokrasi dalgası monarşi rejimleri sallamaya başlamıştı.
Bu nedenle Suudi Arabistan, Mısır darbesini destekledi. Hatta Libya'da hala devam eden darbe sürecinin arkasında duruyor, demokratik süreci baltalıyor. Aynı şekilde Tunus'ta da benzer yöntemi uyguluyor.
Suudi Arabistan'la İhvan'ı ayıran bir diğer nokta da İran ile ilişkiler. İhvan'ın İran'a yakın olması da Suudi yönetim için ayrı bir problem. Suudi Arabistan, İran'ın batıyla uzlaşmasına da tepki göstermiş ardından İsrail ile yakınlığa girmişti.
Suudi Arabistan son olarak İhvan'ı terör örgütü ilan etti. Aynı listeye El Kaide unsurları olan IŞİD ile Nusra'yı da koydu. Buradaki amaç ise İhvan gibi sadece siyasi bir örgüt olan, silahlı oluşuma sahip olmayan, bir sivil toplum kuruluşunu, El Kaide unsurlarından biriymiş gibi göstermek.
Halbuki Ortadoğu'da IŞİD ile Suudi Arabistan ilişkileri hakkında fazlasıyla dedikodu bulunuyor. İran, Suriye ve Irak'ta etkin olan IŞİD'ın körfez tarafından finanse edildiğini savunuyor. Buna gerekçe olarak da IŞİD'in Irak'ta Şii iktidara savaş açmasını, Lübnan'da Hizbullah ve İran hedeflerine yönelik terör saldırılarını gösteriyor.
Aynı suçlamayı Suudi Arabistan da İran'a yöneltiyor. Onlara göre de Suriye'de rejimle işbirliği yapan terör örgütleri İran tarafından organize ediliyor.
Körfez krallıkları için demokrasi bir tehlike bu nedenle demokrasi savunan siyasi gruplardan hazzetmiyorlar. Aynı şekilde kendilerine dini ve siyasi yönden rakip gördükleri herkesin karşısında duruyorlar.
Buna bir örnek de Türkiye. Son dönemde Körfez ülkelerinin yayın organlarında Türkiye'de Başbakan Erdoğan'a karşı ağır ithamlara yer veriliyor. Çünkü Körfez ülkeleri için Türkiye hem siyasi ve dini model olarak hem de enerji pazarındaki rakip olarak bir tehlike.