"Katar ile tüm siyasi ilişkileri kestik" diyor Amerika'ya daha iyi uşaklık edebilme kuyruğuna giren bir miktar Arap ülkesi.
Gene her kafadan farklı bir ses çıkıyor...
Gene koskocaman bir oyunun ufacık bir parçasıyla karşı karşıyayız.
Gene ağaçlara bakmaktan, çiçeklerle böceklerle uğraşmaktan, ormanı görmekte zorlanıyoruz...
Oysaki Katar krizi Amerika'nın Türkiye'yi çökertmek için giriştiği çok ahmakça, çok alçakça hamlelerinden yalnızca biri...
Bu Amerika'nın ilk namussuzluğu olmadığı gibi son namussuzluğu da olmayacaktır. Amerikan destekli 15 Temmuz darbe girişimini unutmayalım!
Haa, bir de memleketimizde geçekleştirilen dört başarılı darbenin (1960, 1971, 1980, 28 Şubat) ve dört de başarısız darbenin (27 Nisan e-muhtırası,17-25 Aralık, Gezi kalkışması ve 15 Temmuz) içinde Amerika'nın olduğunu hatırlarsak, meseleyi daha bir yerli yerine oturtmuş oluruz.
Hal böyle olunca Katar krizi salt Suudi Arabistan ve müttefiklerinin yediği bir nane değildir. Aslında bu bir adı konulmamış Batı-Türkiye savaşının bir cephesidir...
Zahiri sebep olarak Suudi Arabistan ve saz arkadaşları; Katar'ı, DAİŞ'e, Nusra'ya, Müslüman Kardeşler hareketine ve bir takım Şii milislere siyasi ve finansal destek vermekle suçluyor...
(Doğru olmadığını onlar da biliyor! Ama emir büyük yerden... Kurt kuzu meselesi...)
Aslında bu kriz Trump'ın Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyaretin acı meyvesinden başka bir şey değil! (Amerikan basınında yazılıp çizildiği üzere, bu krizde çok büyük gizli çıkarlar söz konusu...)
Hasımlarımız Katar gibi Türkiye'yi ekonomik açıdan besleyen ana damarlardan bir tanesini keserek ülkemizi Osmanlı coğrafyasında durdurmak, etkisizleştirmek ve oyun dışı bırakmak istiyorlar.
Bu oyunu tezgahlayanlar Katar'ın istikrarının Türkiye'nin (ekonomik) istikrarı demek olduğunu çok iyi biliyorlar.
Tabii bu operasyon aynı zamanda Suriye'deki Rus-Türk stratejik işbirliğine de vurulmak istenen bir darbe anlamına geliyor.
Hedefte gene Tayyip Erdoğan var!
Amerika Tayyip Erdoğan'ı sevmiyor. Hatta ondan ürküyor, çekiniyor, nefret ediyor...
Zira Erdoğan alafranga olmadığı gibi iliklerine kadar Müslüman ve Osmanlı. Amerika'ya da bir borcu yok!
Erdoğan Amerika'ya, Avrupa'ya ve tabii İsrail'e höt diyor, bozuk atıyor, ayar veriyor, icabında masaya yumruğunu vurup meydan okuyor...
Dolayısıyla bu didişme kolay kolay bitmez...
Didişmenin bitmesi, iki koşula bağlıdır.
Bir: Erdoğansız, zayıf bir Türkiye. Eski Türkiye yani.
İki: Bir kısım topraklarımızın da içine katıldığı coğrafyada, yani içimizde ve dibimizde bağımsız bir Kürt devletinin kurulması...
Ama tabii bunlar olmayacak!
Gene hasımlarımıza nal toplamak ve avuçlarını yalamak düşecek...
Özcesi, isteseler de istemeseler de bu savaşı gene Türkiye kazanacak!