Önceki akşam ahaber'de Murat Gener'in Toplumsal Hafıza isimli haber Programı'nda son gelişmeleri konuştuk. Programda Diyarbakır'da yaşadığım bir anektodu anlattım.
Tarihi bir günün yaşandığı Diyarbakır'da Başbakan Erdoğan'ın konuğu olarak gelen Irak Kürdistanı Başkanı Mesut Barzani'nin, Şiwan Perver'in ve İbrahim Tatlıses'in de bulunduğu Barış konseri yapıldı.
Diyarbakır'da herkesin yüzü gülüyordu. Yıllardır beklenen huzurun, barışın gelecek olmasından, artık ölümlerin olmayacağından dolayı umut doluydu herkes.
Bir lokantada Diyarbakır'a ait eşsiz lezzetlerden oluşan bir yemek yedik. Masada Diyarbakırlı dostlarımız vardı. O esnada içeride yemek yedikten sonra hesap isteyen iki polisin garsonu çağırması karşısında Diyarbakırlı arkadaşımın gözleri doldu.
Bana çok normal gelen iki kişinin yediği yemeğin hesabını ödemek istemesi, onu duygulandırmıştı. Çünkü dedi ve ekledi: "Yıllarca burada yemek yedikten sonra bırakın hesap istemeyi, lokanta çalışanlarının yüzüne dahi bakmadan çıkan çok polis gördüm. Eskiden bölgeye insanlara insan gibi davranmayan yöneticiler gönderirdi devlet. Ama bugün bu polislerin yediği yemeğin hesabını istemesi gibi normal bir şey aslında 'normalleşmenin' geldiği boyutu gösteriyor."
***
Çözüm süreci başladığı günden bu yana Kandil ve HDP, en küçük olayda "sürecin bittiğini" ilan etti. Adeta bahaneye bakıyorlardı. Suruç'ta 32 kişinin katledildiği terör eyleminin ardından da aynı çevreler "ateşkesin bittiğini", "sürecin çöktüğünü", "Kürtlerin tünel kazarak silahlanması gerektiğini", "Devrimci halk savaşı sürecinin başladığını", "'askeri' baraj ve yolları, yapanları ve oralara giden araçlara ve çalışanlara saldıracaklarını" açıklayıp durdular.
Tüm Türkiye'de sokakları terörize etmek için her şeyi yaptılar, milletin sabrını sınadılar. Sıradan, kendi halinde bir insanı dahi "Nerede bu devlet?" diye isyan eder hale getirdiler.
DAEŞ, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerine karşı yurt dışında ve yurtiçinde operasyonlar başlayınca da "TC ateşkesi bitirdi, Çözüm sürecini çökertti" demeye başladılar.
***
HDP eş başkanı Demirtaş'ın aylardır ağzından "Akepe ve Erdoğan suçludur"dan başka cümle duyan oldu mu?
Hani tüm sol politikaları sahiplenerek Syrizia gibi, Çipras gibi solcu bir Türkiye partisi olacaktınız?
Hani ezilenlerin hakkı, sosyalist politikalar, işçi ve emekçinin hakkı için mücadele, proleteryanın durumu için sosyal projeler?
Yok! Varsa yoksa "Akepe şöyle yaptı, Erdoğan böyle yaptı!"
Beyaz Türk solcularının, marjinal grupların, lakçi elitistlerin, Erdoğan ve AK Parti'ye duyduğu tüm kin ve nefreti Demirtaş üstlendi. Demirtaş'a, "AK Parti ve Erdoğan'a en iyi düşmanlığı ben yaparım" demesinin kendisine, partisine, Kürtlere ne kazandırdığını sormak lazım.
***
PKK kanadından gelen hiçbir terörü görmeyen HDP, aksine Kürt coğrafyasını manipüle etmekten vazgeçmelidir.
Ceylanpınar'da uykusunda iken ensesine kurşun sıkılarak şehit edilen polislerin katledilmesini PKK acilen üstlenmeseydi, HDP "MİT yapmıştır". "DAEŞ yapmıştır", "Bu bir provokasyondur" demeyecek miydi? Diyecekti.
Her terör eylemini gerekçelendirmeye, karartmaya çalışan HDP'nin bu tavrına karşılık, PKK terörist eylemlerini sahiplenerek 80 milletvekiline sahip HDP'yi açığa düşürdü.
Diyarbakırlı dostumun dediği gibi "Erdoğan ve AK Parti'yle başlayan normalleşmeyi HDP bu kadar hoyratça elinin tersiyle itmemeliydi!"