10 Nisan 2013, Çarşamba

Neşemizi neden kaybettik?

"AKİL İNSANLAR"IN SÜRECE DAHİL OLMALARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ? SİZCE BU SİSTEMİN İŞLEYİŞİ NASIL OLACAK, NELER GETİRECEK?
Barış sürecinin iki taraflı bir gizli iktidar mücadelesi gibi görünmesi tehlikelidir. Halkı sürecin içine çekmek gerekiyor. Komisyon bu bakımdan çok değerli bir misyona sahip. Ayrıca "gözetmenlik" yapacaklarını da tahmin ediyorum. Hangisini istersiniz? Barış sürecinin gözetiminin sadece bürokrasiye veya siyasi partilere bırakılmasını mı, yoksa sorunu yakından bilen siviller tarafından izlenip raporlanmasını mı? Tabii ki, ikincisini… Süreç devam ederken birkaç "akil insanın" istifa ettiğini de duyabiliriz, bu olaylar medyada magazinleştirilebilir. Ama dert değil! Model doğrudur ve süreç işler.

BEDRİ BAYKAM'IN "BOŞ ÇERÇEVE"SİNİN EPEY PARA KARŞILIĞI MÜŞTERİ BULMASINA NE DERSİNİZ?
Sanatla zanaatın ayrılmasının geleceği son nokta budur. Çocuklarımıza okullarda öğretmezler. Aydınım diyenlerimiz pek bilmez ama sanatla zanaatın birbirinden tümüyle kopması tarihin modern dönemlerine ait bir olaydır. Hep böyle değildi. Doğu'da ise hala bu kopuş tam anlamıyla gerçekleşmemiştir. İçinden emeğin (zanaat) çıkartılıp atıldığı bir sanat boş çerçeve de satar, beyaz tuvali de pazarlar, umumi tuvalet pisuvarını başyapıt haline sokar! Tekrar "Boş Çerçeve" tartışmasına dönecek olursak bu tür numaralar ilk yapıldığında anlamlıdır, havalıdır. Satıcı Bedri Baykam'la alıcı Murat Ülker'in durumu 20 kere yapılmış şeyi bir daha yapmak! Fakat şunu da bilelim: Nasıl para piyasalarının bizim hayatımızdaki parayla ilgisi yoksa, artık sanat piyasası denen şeyin de sanatla ilgisi yok! Sanat piyasası kendi içinde bir borsa! Estetikle ilgisi olmayan ama hakkında iyi hikaye uydurulan bir şey milyon dolarlara gidebiliyor.

KİŞİSEL GÜNDEMİNİZDE SİZİ NELER MEŞGUL SON ETTİ GÜNLERDE?
İhmal ettiğim iki film vardı, onları izledim. "Pi'nin Yaşamı" hoş bir film olabilir, çok sevilmiş olabilir ama benim filmim değilmiş. Güzel bir öykünün altına bir tilkilik yerleştirmişler. "Dünya berbat ama bir Tanrı'ya inanırsan, güzel gözükebilir" mesajı vermek için çırpınmış bir romancı ve film yönetmeni beni fazla ilgilendirmiyor. Ben o muhteşem kaplan için izledim. Kim Ki Duk'un son filmi "Pieta"ya gelince tam bir hayal kırıklığı! Belli ki entelektüeller Kim Ki Duk'u çok şımartmışlar. Eski Yeşilçam melodramlarından beter bir intikam öyküsünü Michelangelo'nun Pieta'sıyla soslandırmak filmi kurtarmıyor. Seyrederken bu ucuz numaralara sinirlendiğimi söylemeliyim.

GEÇEN SAYIDA, GECE HAYATINDA ARTIK "KADINLARIN DA ARIZA ÇIKARDIĞINDAN" BAHSEDEN BİR HABER YAPTIK… AMA SANKİ "EĞLENCE", "EĞLENME ÇABASI" ZATEN BAŞLI BAŞINA BİR SORUNA DÖNÜŞTÜ, NE DERSİNİZ?

Neşemizi kaybettik. O zaman eğlence de gerginliğe dönüşüyor. Maksim Gorki Amerika'ya gittiğinde, her akşam bir yere götürmüşler. Gorki günlüğüne "Bu Amerikalılar çok garip adamlar o kadar neşesizler ki, kendilerini durmadan eğlenmeye zorluyorlar" diye yazmış. Kadınlar belki gerçekten eğlenmek istiyorlar fakat eğlence yerlerine erkeklerle gitmeleri daha baştan problem. Çünkü erkekler de eğlenmeyi "erkekçe" bulmuyor! Bu da bir gerilim kaynağı.

SON DAKİKA