Kovid-19 salgınının sosyolojik ve psikolojik boyuttaki etkisinin toplumsal hayatta gözle görülür hale geldiğine tanık olurken yeni normalde bireylerin hayatı yeniden sorgulaması ve farklı duygusal ihtiyaçların ortaya çıkacağını da göreceğiz. İşte uzmanların konuya ilişkin SABAH'a yaptığı değerlendirmeler:
GELECEĞİN SAVAŞLARI İNTERNETTEN YAPILACAK
Bilişim uzmanı Ali Taha Koç: Türkiye'de sosyal medya
kullanıcı sayısı
Ocak 2020 itibarıyla
54 milyona
erişti. Günde
ortalama 7 saat 29 dakikayı
internette geçiriyoruz. Çok yakın bir gelecekte,
akıllı ev sistemleri ile yaşayacağız. Dünyayı
bambaşka bir hale getirmesi muhtemel büyük veri,
yapay zekâ, nesnelerin interneti, bulut bilişim, sanal
para ve blok zinciri, dijital ikiz, kuantum gibi yenilikçi
teknolojiler, insan hayatının daha kolay hale gelmesinde
büyük paya sahip. Yapay zekâ artık; üniversitelerin,
şirketlerin, resmi kurumların, inovasyona gönül verenlerin
vazgeçemediği çözümler sunmakta. Günümüzde
sistemlerin dijital ortama taşınmasıyla terör de siber
ortama taşınmış, tehditler artık siber savaşa dönüşerek,
kritik hizmet veren altyapı ve sistemleri birer siber hedef
haline getirmiştir. Yaşadığımız çağda artık savaşları başlatacak
ilk mermi internetten atılabilir.
HAYATIN ANLAMINI YENİDEN DÜŞÜNELİM
İlahiyatçı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu: Allah'ın yeryüzü adaleti ve rahmeti, insanın sebepsonuç ilişkisini kavrayıp dünya işlerinde bilim ve aklın rehberliğine, Yaradan'la ilişkilerinde dinin verdiği metafizik ve manevi bilince, insanlar arası ilişkilerde de ahlak ve erdemin egemen olmasına, neticede bu üç alan arasındaki etkileşim ve dengeyi birini diğerine feda etmeksizin koruyabilmesine bağlıdır. Pandeminin kavramamız gereken hikmet ve ibret yönüne gelince, yeryüzünde böbürlenerek dolaşan ve güce tapan, özgüveni arttıkça kendini Yaratıcı'dan müstağni saymaya doğru giden insanın hayatın anlamını yeniden düşünmesi, sahip olduklarının değerini kavraması, sınırlarını ve aczini kabullenmesi için bundan güzel fırsat mı var.
SANAL DÜNYA, RUHSAL BOŞLUKLAR BIRAKIYOR
Psikolog Beyhan Budak: Doğaçlama bir şekilde arkadaş edinebilir veya ilişki kurabilirken içinde bulunduğumuz şartlarda insanlarla özellikle uzakta olduğumuz kişilerle ilişkilerimizi koruyabilmenin daha çok çaba gerektirdiğini gördük. Arkadaşlık ilişkilerimizi daha çok sanal platformlar üzerinden yürütmek durumunda kaldık. Bu sosyal hayata özlemi artırdı. Evlilikler de etkilendi, Hepimiz bir yakınımızla görüntülü konuşurken sevinip telefonu kapattıktan sonra bunun yetmediğini hissettik. Sanal gerçeklik gibi teknolojiler o an iyi hissettirse de ardında bir boşluk duygusu bırakabiliyor.
KAYBETME KORKUMUZ ARTTI
Sosyolog Veysel Bozkurt: "Yeni normal" olarak adlandırılan pandemi sonrasında güven duygumuz derinden sarsıldı. Virüs kapma, ölüm ve sevdiklerimizi kaybetme korkumuz büyük ölçüde arttı. Kadınların iş yükleri arttı. Yaradılışları gereği daha hareketli olan gençlerin hareket alanları daraldı. Eğer gelmekte olan dönüşüme bir ad vereceksek "dijital topluma geçiş çağı" diyebiliriz. Pandemi insanların huzursuzluğunu ve temel varoluşsal kaygılarını artırdı. Yeni teknolojilerin totaliter sistemleri güçlendireceğini George Orwell 73 yıl önce yazdığı 1984 romanında işledi. Ekonomik iyileşme hızlı olmazsa, özgürlükçü söylemlerden ziyade otoriter söylemler toplumsal destek bulabilir.
YARIN
PANDEMİYLE BERABER HAYATIMIZA GİREN 'YENİ NORMAL' NASIL TANIMLANMALI?
BU SÜREÇ İLETİŞİM DÜNYASINA, DEVLETLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERE, EĞİTİM SİSTEMİNE VE YÖNETİM BİLİMİNE NASIL YANSIYACAK?