Bir internet sitesinde satılık araç ilanı verdiğini gören davacı, sanıkla telefon aracılığıyla irtibata geçerek, suça konu aracın alım-satımı konusunda anlaştı. Sanık, katılandan 100 TL kapora istedi. Ardından katılanın 100 TL'yi sanığın eşi olan temyiz dışı sanık… adına kayıtlı hesaba gönderdi. Para, sanık tarafından çekildi. Ancak, suça konu aracın satışını davacı alıcıya vermedi. Davacının bir daha sanığa ulaşamaması üzerine, sanığın bu şekilde haksız menfaat sağladığı tespit edildi. Sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, sanığın 'nitelikli dolandırıcılık' suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin mahkumiyet hükmünde bir isabetsizlik görülmedi.
Yargıtay'ın 2018/810 Esası ve 2018/1026 kararında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-f maddesinde düzenlenen "Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık" suçunu oluşturacağı gözetilmeden sanık hakkında TCK'nın 158/1-g maddesi gereği hüküm kurulması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmadığı anlaşıldı.
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek yapılan yargılamada, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın suç vasfında hata yapıldığına hükmedildi. Yargıtay, verilen kararın yasalara aykırı olduğuna dair yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle mahkumiyet hükmünün onanmasına, oybirliğiyle karar verildi.