Orman konusunda uzman bazı akademisyenler, özellikle yurdun güney kesimlerinde yaşanan, pek çok bitki ve hayvan türüne zarar veren yangınların ardından Kızılçam ekosisteminin yenilenebileceği görüşünü paylaşıyor. İlk olarak 28 Temmuz'da Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve daha sonra ülkenin çeşitli noktalarında görülen yangınla mücadele devam ediyor. Yangınlar, birçok bitki ve hayvan türüne ciddi zarar verirken, akademisyenler yangın sonrasında Kızılçam ekosisteminin kendini yenileyebileceğini ifade ediyor.
"ÜLKEMİZ ŞARTLARINDA HAVA ARACI TERCİHLERİNDE İLK SIRADA HELİKOPTERLERE YER VERİLMELİDİR"
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Bilgili, AA muhabirine, son günlerde görülen yangınların çıkış koşulları itibarıyla kontrol altına alınmasının güçlüğüne dikkati çekti.
Yangınlarla mücadelede kullanılan hava araçlarına da değinen Bilgili, bu araçların yer ekipleriyle koordineli çalıştıklarında faydalı olabileceklerini, tek başlarına şiddetli ve hızlı ilerleyen yangınları kontrol altına alabilme kabiliyetlerinin yok denecek kadar az olduğunu söyledi.
Son günlerde meydana gelen yangınların da bu durumu açık bir şekilde ortaya koyduğunu anlatan Bilgili, "Helikopterler, maliyet, manevra kabiliyeti ve çok küçük su birikintisinden dahi kolaylıkla su alabilmesi gibi özellikleriyle uçaklardan daha avantajlıdır. Ülkemiz şartlarında hava aracı tercihlerinde ilk sırada helikopterlere yer verilmelidir." dedi.
"BİRKAÇ YIL İÇERİSİNDE EKOSİSTEM KENDİSİNİ YENİLER"
Bilgili, yanan bölgelerde bitki ekosisteminin kendisini nasıl yenileyebileceği konusuna da değindi. Dünya karasal ekosistemlerinin yarısının yangınlarla oluştuğunu belirten Bilgili, şunları kaydetti:
"Bu tip ekosistemlerden yangının uzaklaştırılması ya da yangın rejiminin değiştirilmesi, ekosistemde geri dönülmesi zor yapısal hasarlara sebep olabilir. Söz konusu ekosistemlerde yangınlardan sonra alanların büyük bir ekseriyeti, şartların uygun olduğu koşullarda doğal yollarla, şartların uygun olmadığı koşullarda ise ekolojik koşullara uygun orman teknikleriyle ağaçlandırılarak tekrar orman rejimine döner ve birkaç yıl içerisinde ekosistem kendisini yeniler."
Yangın bölgelerinde hakim konumda bulunan kızılçam ve maki gibi bitki türlerinin yangına karşı çok önemli dayanıklılık mekanizmalarına sahip olduğuna işaret eden Bilgili, "Bu türler yangın sonrasında alana gelme isteği ve yangın rejimiyle uyumlu kritik hayat olaylarına sahiptirler. Türlerin bu özellikleri, yangından sonra yanan alana tekrar gelebilmelerini kolaylaştırmakta hatta garanti altına almaktadır. Bu tür alanlarda, sadece koruma tedbirleriyle yanan alanın orman rejimine kazandırılması büyük oranda mümkündür. " diye konuştu.
Orman yangınlarının kaynağı ve yayılması hakkındaki doğru bilinen yanlışlara da değinen Bilgili, "Çam kozalaklarının patlayarak ya da rüzgarla taşınıp başka uzak bir alanda nokta yangını çıkarması bir şehir efsanesidir. Normal cam kırıklarının doğal ortamlarda mercek görevi görerek yangın çıkarma ihtimali de çok düşüktür. Ayrıca, orman yangınlarında yangından etkilenen ağaçların tamamen yanması söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK KORUNUYOR
Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Kırdar da Akdeniz havzasında yayılan bitki türlerinin yangınla bir arada oluştuğunu anlattı.
Bölgedeki önemli bir tür olan Kızılçam ormanlarında kontrollü yakma yöntemi kullanılarak başarılı Kızılçam gençleştirmeleri yapılabildiğini anlatan Kırdar, şu değerlendirmede bulundu:
"Ülkemizin büyük bir kısmı eğimli arazilerden meydana geldiği için bu alanlarda teras ağaçlandırmaları yapıldığından toprağın tam alanda işlenmesi durumu söz konusu değildir. Bu durumda toprakta yangın sonrası var olabilecek biyolojik çeşitlilik de korunmuş olmaktadır."
Yangından 3-5 yıl sonra, zarar gören toprak faunasının da tekrar toprakta oluştuğunu belirten Kırdar, ağaçlandırmaların yangın alanında yok olan ekosistemin belli bir estetik ve düzende en erken zamanda kurulabilmesi amacıyla uygun tür, dikim, ekim ve saha hazırlama teknikleriyle gecikmeden gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Söz konusu çalışmalarda kullanılacak türlerin, genetik çeşitliliği sağlayacak şekilde var olan doğal türlerden seçildiğini ifade eden Kırdar, şunları kaydetti:
"Ağaçlandırmalara kısa sürede başlanılmazsa yanan orman alanlarında yabanlaşma dediğimiz olay gerçekleşir. Dikilen fidanların, türlere göre, aradan geçen 10-20 yıllık bir sürede oluşan kapalılıkla, orman içerisinde kendine has ekolojik ortamın oluşmasıyla yok olan ekosistemin ilk aşaması görülür. Orman biyolojik çeşitliliği oluşturacak toprak üstü ve toprak altı canlıların barınağı haline gelmeye başlar."
Küresel ısınmanın arttığı günümüzde sadece çam türlerinin değil diğer orman ağacı türlerinin de kolaylıkla yanabildiğini belirten Kırdar, şu değerlendirmede bulundu:
"Özellikle kızılçam, fıstıkçamı ve Halep çamı gibi bölgenin (Akdeniz) yangına hassas önemli orman türleriyle yapılacak ağaçlandırmalarını yangın emniyet şeritleriyle ayırıp, iki yanında başta servi gibi yangına dayanıklı türler dikerek, 100-200 metre genişliğinde güvenli alan oluşturmak büyük alanların yanmasını önemli derecede engelleyecektir."