Türkiye'de anaokulu çağındaki çocukların zekâ seviyelerinin ileri düzeyde olduğunu düşünen bazı aileler büyük bir telaş yaşıyor. 3-4 yaşlarındaki çocuklarına zekâ testi yaptırmak için işin ehline değil, farkında olmadan legal olmayan yerlerde IQ testleri yaptırıyorlar. Hatta kimi ailelere zekâ testinin skoru bile iletiliyor. Oysa bu skorun söylenmesine de bazı kıyaslamalara neden olacağı için uzman isimler tarafından karşı çıkılıyor. Kimi anaokullarında bu zekâ testleri yapılırken uzman isimler küçük yaştaki çocukların zekâ testine tabi tutulmaması gerektiğini söylüyor. Ancak okullarda yapılan bu testler sanıldığı kadar bilimsel olmadığı gibi gelişim testleri ile zekâ testleri de birbiriyle karıştırılıyor. Zekâ testlerinin uzman isimler tarafından yapılmamasından kaynaklı aile ve çevresinde yaşanan sorunlar ise büyük bir kaosa neden olabiliyor. Ailelerin bazı kötü niyetli kişilerin tuzağına düşmemek için ise konuyla ilgili iyi bir araştırma yapması gerekiyor. SABAH, zekânın tanımını, 3-4 yaşlarındaki çocuklara zekâ testleri yapılıp yapılamayacağını, zekâ testlerinin içeriklerini, ailelerin nelere dikkat etmesi gerektiğini uzman isimlerle konuştu.
"ZEKÂNIN TANIMINA İLİŞKİN FARKLI GÖRÜŞLER VAR"
Sarıyer Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzman Doktor Yelda Tan, ilk olarak zekânın tanımını yaparak "Zekâ, kelime anlamı olarak, insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü olarak karşımıza çıkıyor. Bir başka tanıma gör zekâ, hayatta karşılaşılan farklı durum ve olaylarda sorunların üstesinden gelerek problemleri çözme ve yeni çözümler üretebilme potansiyeli. Zekânın tanımına ilişkin farklı görüşler olsa da zekânın geliştirilebilecek bir kapasite ya da potansiyel olduğu ve biyolojik temellerinin bulunduğu noktasında görüş birliği bulunuyor. Buna göre zekâ, bireyin doğuştan sahip olduğu, kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen ve merkezi sinir sisteminin işlevlerini kapsayan; deneyim, öğrenme ve çevreden kaynaklanan etkenlerle biçimlenen bir bileşimdir" diyor.
"ZEKÂNIN ÇEVRESEL FAKTÖRLERDEN ETKİLENDİĞİ KANITLANDI"
Tan sözlerine devam ederek zekâ belirlenmesinde farklı etkenler olduğunun altını çizerek, "Zekânın belirlenmesinde hem çevrenin hem de genetiğin etkili olduğu kabul ediliyor. Ancak yapılan çalışmalar genetiğin çevresel etkenlerden daha büyük bir rol oynayabileceğini ileri sürülüyor. Her ne kadar genetiğin rolü büyük olsa da zekânın çevresel faktörlerden etkilendiği de kanıtlandı. Bir çocuk ne kadar çok yüksek zekâ genine sahip olsa da gerekli bakımı ve beslenmeyi görmediğinde veya eğitim olanaklarından mahrum kaldığında en yüksek zekâ düzeyine ulaşamayabilir. Aile, eğitim, zenginleştirilmiş sosyal ortamlar ve akran grupları gibi faktörlerin tümü zekâdaki farklılıklarla bağlantılıdır. Burada dikkat edeceğimiz nokta zekânın gelişim gösterebileceği. Çocuklar için gerekli imkânları sağlamak ve çevre koşullarını düzenlemek zekânın gelişimine destek olacaktır. Ayrıca çocukların zekâ gelişimini destekleyecek oyunlar, etkinlikler, uygulamalar ile gelişimlerini sağlayabiliriz" şeklinde konuşuyor.
"SÜREKLİ YENİ ŞEYLER ÖĞRENME AZMİ TAŞIRLAR"
Açıklamalarına devam eden Tan, üstün zekâlıların özelliklerine değinerek "Üstün zekâlılar, geçerli ve güvenilir zekâ testlerinde sürekli olarak 130 ve daha yukarı zekâ bölümü (ZB) sağlayan; kendi yaşıtlarından rastgele seçilmiş bir kümenin %98'inden üstün olanlara verilen addır. Literatürde genellikle üstün yetenekli ve üstün zekâya sahip çocukların yaşamlarının ilk yıllarından itibaren gelişim aşamalarına normal gelişim standartları gösterenlere göre daha hızlı ulaştıkları vurgulanıyor. Ancak üstün yeteneklilik tiplerine göre, bu hızlı ilerleme özelliği değişebilir, özel bir alanda yetenekli olan çocuğun tüm gelişim alanlarında hızlı olması beklenmemeli. Örneğin, görsel sanatlar alanında üstün yetenekli olan çocuk sadece bu alanda yaşıtlarından, üstün olma özelliği göstermekle birlikte, diğer gelişim alanlarında standart gelişim ritmi izleyebilir. Dolayısıyla öncelikle üstün zekâ ve yeteneğe sahip çocukların tespit edilmesi alanlarının belirlenmesi gerekir. Üstün zekâlı çocukların en önemli özelliği, öğrenme hızlarıdır. Bu tür çocuklar diğerlerine göre daha erken yaşta konuşma, okuma ve yazmayı öğrenirler. Sürekli yeni şeyler öğrenme azmi taşırlar. Hızlı öğrenirler. Geniş bir kelime hazneleri vardır, Hafızaları kuvvetlidir gözlemleme yetenekleri çok gelişmiştir, renkli bir hayal dünyaları vardır, ilgi duyduğu alanlarda azimlidirler" ifadelerini kullanıyor.
"AİLELER, ÜSTÜN ZEKÂLILIĞI, ÇOCUĞA AYRICALIK OLARAK YANSITMAMALI"
Tan son olarak şunları söylüyor: "Aile, sosyal çevre, kreş, okul öğretmenleri genellikle üstün zekâlı çocuğu fark etmekte zorlanmazlar. Böyle bir durum söz konusu olduğunda anne babanın çocuğu öncelikle çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına götürerek değerlendirilmesini ve uzman tarafından gerekli görülürse bir takım testlerden geçirilmesi önemlidir. Üstün zekâlı ve yetenekli bireyin tanılanıp değerlendirildikten ve potansiyeli belirlendikten sonra gereksinimlerini en iyi şekilde karşılayacak eğitim programına ve hizmetine verilmeli. Hızlandırma; okula erken başlama, sınıf atlama, ileride olduğu derslerde sınıf atlama, birkaç sınıf birleştirme, program süresinden daha kısa sürede tamamlama, kurslar alma ve seminerlere katılma gibi pek çok şekilde uygulanabiliyor. Normal sınıflardaki üstün yetenekli öğrenciler için küme gruplandırmaları, özel bir sınıf gruplandırma, özel bir okulda gruplandırma, kaynak odada gruplandırma ve kaynak merkezlerinde gruplandırma, özel seminerler, özel yan kursları, çeşitli çalışma merkezlerindeki (müzeler, üniversiteler, bilim laboratuvarları ve endüstri gibi) özel çalışmalar uygulamaları bulunuyor. Üstün zekâlı çocuğu olan ailelerin en fazla dikkat etmeleri gereken noktalardan biri çocuğa bu durumu ayrıcalık olarak yansıtmamalarıdır. Yani 'Sen çok değerlisin, sen üstün zekâlısın' gibi bir etiketleme çocuğun tüm gelişimsel alanlarına yarar yerine zarar verebilir. Bu durumu fark eden ebeveyn çocuğun yeteneklerini nasıl işlevsel hale getirileceği konusunda gerekli kuruluşlardan yardım alma çabası içinde olmalıdır. Zekâ ve yeteneğine uygun bir eğitim alması bu çocukların çok iyi değerlendirilip yetiştirilmelerinin hem kendileri hem de ülkemiz adına sayısız yararları olur."
KAYHAN: "ANAOKULUNDA ÜSTÜN ZEKÂ TESTLERİ YAPILMAMASI GEREKİYOR"
Çocuk Psikoloğu Zeynep Kayhan ise anaokulu çağındaki çocuklara zekâ testi yapılıp yapılmamasına dair şunları söylüyor: "Anaokulunda üstün zekâ testleri yapılmaması gerekiyor. Anaokulu çağındaki çocuğun üstün zekâ testleri ile ailenin çocuğu etiketleme durumu söz konusu olabiliyor. Süreç şu şekilde işlemeli: 'Zekâ üstün ya da zekâ sınırda çıktı' diyelim. Aileye 'Çocuğunuzun zekâ seviyesi şu' diye söylenmesini etik bulmuyoruz ama bazen bunu yapabiliyorlar. Normalde anaokulunda psikolog varsa bile o kurumda zekâ testi yapılmaz. Oradaki psikolog bir aracı rolündedir ve bir psikiyatristte ya da terapistte yönlendirir. İster eğitimci olsun ister aile olsun çocuğun üstün zekâlı olduğunu düşünüyorsa üstün zekâlılar derneklerine yönlendirme yapılabilir."
"TESTLERDE ÇOCUĞUN ZEKÂSINI ÖLÇEN BASAMAKLAR VAR"
Kayhan, zekâ testleri hakkında ise "Üstün zekâ testleri arasında Wisc-4 testi var. 5-6 yaş altına yapılmıyor. Daha erken yapılan testler arasında Stanford Binet Zekâ Testi, Cas gibi testler var. Bu testler için ilkokul beklenir ama anaokulu çağındaki çocuk için de yapılan testler var. Testlerde çocuğun yaş ve gelişimine uygun aşamalara göre kavramları, sözel ve sayısal zekâsını ölçen basamaklar var. Soru cevap şeklinde ya da uygulamalı testler de var. Soru cevap testte örneğin dil ile ilgili sorular sorulabiliyor. Bazen çocuğun gelişimini ölçmek için bir nesne üzerinden de sorular soruluyor. Testlerde çok fazla detay var. Bazı testlerde farklı materyaller de kullanılıyor. Standfort Binet'te ipe boncuk dizmekten tutun da bazı kavramları nesnelerle yerleştirmeye kadar testler uygulanıyor. Wist 4 daha detaylı sorular var; zihinden toplamaya ve genel kültüre kadar çok değişkin sorular var" diyor.
"ANNE-BABALAR ÇOCUKLARININ BAŞARILI OLMASI İÇİN DESTEKLEMELİ"
Kayhan son olarak anne-babalara çeşitli uyarılarda bulunuyor: "Bu çocukların özel bir eğitim alması lazım ama bizim eğitim sisteminde böyle bir imkân olmadığı için testin çok da esprisi olmuyor. Ayrıca aileye üstün zekâlı bir çocuğu olduğu söylenince çocuğu kategorize edebiliyor. Bu kötü sonuçlara da neden olabiliyor. Ebeveynler çocuğa yapabileceğinden daha fazla yüklenebiliyor. Yapamadığında ise çocuğu değersizleştirme tutumu oluşabiliyor. Aileler, çocuklarının böyle bir tanının altına girmeden potansiyeli varsa bu potansiyeli doğru bir şekilde desteklemeliler. İster üstün zekâlı olsun ister olmasın anne-babalar çocuklarını kategorize etmeden olduğu haliyle kabul etmeli ve çocuğun mutlu olabileceği, öğrenmesini destekleyebileceği, başarısını katlayabileceği ortam oluşturarak desteklemeliler. Böyle bir çocuk o motivasyonla o başarıyı zaten yakalar. Anne babalara önerim çocuğun potansiyelini kabul edip daha başarılı olması için desteklemek ve olduğu halini kabul etmeleri."
DEMİRAY: "ZEKÂ TESTLERİ KLİNİK ORTAMDA UYGULANMALI"
Uzman Psikolog Gül Demiray, zekâ testleri hakkında şunları söylüyor: "Anaokullarında bu zekâ testlerini uygulayan kurumlar var ama ülkemizde uygulanan güncel testler var. En önemli test Wisc 4 diye geçiyor. Çocukların zihinsel gelişimini değerlendirmek amacıyla bu testi uyguluyoruz. Bu test 6 ila 16 yaş arası çocuklara uygulanıyor. Daha küçük yaş grubunu 3 ila 6 yaş arasındaki çocuklara gelişimlerini değerlendirmek amacıyla gelişim testleri uyguluyoruz. Anaokullarında uygulanan çalışmaların gelişim testleri olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin gelişim süreçlerini takip etmek adına dönem başında eğitimini almış öğretmenler ya da çocuk gelişim uzmanları bu gelişim testini yapıyor. Eğitimini almış kişilerin yapması çok kıymetli. Test yüz yüze uygulanıyor. Testte yer alan sorular var. Yönergeyi veriş biçimi önemli, pek çok değerlendirme aşaması ve raporlara süreci oluyor. Zekâ testleri ise okul ortamında değil, psikologlar tarafından klinik ortamda uygulanmalı."
"3-4 YAŞA ZEKÂ TESTİ UYGULANMASI SAĞLIKLI DEĞİL"
Demiray sözlerine devam ediyor: "Zekâ testleri, değerlendirmesi kolay olmayan testler. Gerekli eğitimi veren kişilerden ya da kurumlardan eğitim alıyoruz ve sertifikamız oluyor. Raporun sonunda o sertifika numarasını yazıyoruz, bu çok kıymetli. Aileler tarafından gelişim testleri ile zekâ testleri karıştırılıyor. Çünkü 3-4 yaşa zekâ testi yapılabilir mi diye ailelerden sorular geliyor. Bu yaş grubuna bir zekâ testi uygulanması sağlıklı değil. 6 yaş ve sonrası için uygulanmalı. Cas testi var 5 yaş ve sonrasına uygulanıyor. Bu da çok sık kullanılan bir zekâ testi. Bilişler işlevi değerlendirilen bir zekâ testi. Ama erken yaş grubuna gelişim değerlendirmesi yapıyoruz. Zekâ testlerini ise başvuran her kişiye uygulamıyoruz. Gerçekten gerekli olan çocuğa uygulamak önemli."
"ÖNCESİNDE AİLE İLE GÖRÜŞÜYORUZ"
Sözlerine devam eden Demiray, " 'Neden aileler, çocuklarına zekâ testi yaptırma ihtiyacı duyuyor?' Önce bunu dinliyoruz sonrasında zekâ testi uygulanıyor. Eğitimi alan kişilerde de farklılıklarda olabiliyor. Zekâ testlerinin doğru değerlendirilmesi çok önemli. Öncesinde aile ile görüşüyoruz ve çocuğun hikâyesini dinliyoruz. Sonrasında bu testi uyguluyoruz. Bilişsel işlevlerini değerlendirirken çocuğun test sırasındaki davranışlarını da gözlemliyoruz bu da çok kıymetli. Değerlendiren kişiler arasında da farklılık olabiliyor. Aileler bunlara dikkat etmeli" şeklinde konuşuyor.
TÜZDEV Psikolojik Danışmanlık Sezai Bayhan, zekâ testleri için çocuklarının 5 yaşını doldurmasını beklemelerinin daha uygun olduğunu ifade ederek "Bu konuyla ilgili ailelerin suistimal edilmemesi için bu durumdan kaçınmaları gerekiyor. Çünkü testlerin başlangıç yaşları farklılık gösterebiliyor. Bu anlamda en uygun yaş 5 yaştan itibaren testin yapılması. Ailelerin zekâ testleri için çocuklarının 5 yaşını doldurmasını beklemeleri daha uygun olur. Legal olmayan yolla yapılan testler aileleri yanlış yönlendiriyor. Bu sebeple doğru kişilerle, doğru kurumlarla çalışmaları çok önemli. O testi yapan kişilerin yeterliliğinin olması lazım" diyor.
"AİLELERE İSE HER HANGİ BİR ZEKA SKORU SÖYLENMİYOR"
Bayhan, sözlerine devam ediyor: "Bu testlerin eğitimini alan kişiler psikolog, psikolojik danışman ya da psikiyatr olması gerek. Bu alanlarda olmayan kişiler çocuğun test esnasındaki davranışını kontrol edemeyebilirler ki, bu sebeple bu alanda olan kişilere test eğitimi verilmemesi gerekiyor. Testten testte fark ediyor. Cas 5 yaştan itibaren başlıyor. Wisc 4, 6 yaştan itibaren yapılıyor. Stanford-Binet ise 2 yaşından itibaren yapılıyor ama bunu Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Rehberlik Danışma Merkezleri'nde yapılması gerek. Testlerin alt testleri, soru cevap olanları ya da performans alanları da var. Sonra oranlanıp oran puanlar standart puanlara çevirip zekâ ortalaması ortaya çıkıyor. Ailelere ise her hangi bir zekâ skoru söylenmiyor."
"ÜSTÜN ZEKÂLI OLMADIĞINI GÖRDÜĞÜM ÇOK ÇOCUK OLDU. AİLELER BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI YAŞIYOR"
Açıklamalarını sürdüren Bayhan, "Çocuğun içinde bulunduğu aralık, normal düzeyde, parlak düzeyde, normalüstü, üstün yetenekli ya da çok üstün yetenekli gibi aralıklarla ailelere bilgi veriliyor. Puan aralığını aileye söylemek etik değil. Zararı şöyle: Bir okul önünde şöyle bir diyalogla karşılaştım. Bir anne öbür anneye 'Bizim çocuğun zekâsı 120, sizinkisi kaç?' dediğini duydum. Aileler hırs gösterip çocuklar arasında karşılaştırmaların önüne geçmek adına puanlama söylenmemesi gerek. Meslek hayatım boyunca çok karşılaştım; çocuğun üstün zekâlı olduğunu düşünüp bir yerde zekâ testi yaptırıp sonra ben zekâ testi yaptığımda çocuğun üstün zekâlı olmadığını gördüğüm çok çocuk oldu. Aileler bu durumda büyük hayal kırıklığı yaşıyor. Daha sağlıklı olması açısından zekâ testlerinin kurumlarda yapılması önemli. Fakat kurumlarda da kişinin ehliyeti önemli. Bir de bu biraz kişisel veri. Bu bilinçte olmayan aileler, yanlış hamlelerde de bulunabilir" şeklinde konuşuyor.